Nilgün KAYA
Ayvalık’ta çeşitli sivil toplum kuruluşları yaptıkları ortak açıklamada, Hakkıbey Yarımadası Cennet Koyu’nda, 17 Ağustos yangınından kendini koruyan tüm biyolojik yapının dozerlerin bölgeye girmesi ve Cuma günü yapılacak ağaç dikimi ile altüst edildiğini belirtti. Açıklamada, ‘Ağaç dikimi ormanlık alanlar, tabiat parkları, milli park alanları için son seçenektir’ denildi.
17 Ağustos’ta meydana gelen ve 20 hektarlık alanın zarar gördüğü yangının ardından uzman görüşleri ve Tema Vakfı’ndan alınan bilgiye dayanarak, mutlak koruma zonundaki alana kendi kendini yenileme şansının verilmesi için girişimde bulunan TEMA Vakfı, Türkiye Tabiat Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, HAYTAP, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Eğitim Sen Ayvalık Temsilcilikleri, Ayvalık Çevre Koruma Derneği, Ayvalık Ar-Ge, Ayvalık Park Forum, Ayvalık Hayvan Hakları Derneği, Haziran Hareketi Ayvalık Meclisi, bölgeye ağaç dikiminden bir gün önce açıklama yaptı.
Ortak açıklama, ÇYDD Eğitim Evi’nde 14 Aralık Perşembe günü saat 16.00’da başlayan toplantıda, Ayvalık Çevre Koruma Derneği Başkanı Havva Taylan tarafından okundu. 3 ay sonra bölgenin ağaçlandırılmasının alanda yangınla başlayan tahribat sürecini devam ettirdiğine dikkat çeken açıklamada; ‘Geçtiğimiz 17 Ağustos tarihinde Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nın ‘Mutlak Koruma Zonu’unda çıkan yangında 20 hektarlık alanın zarar görmesiyle başlayıp ve maalesef yangın alanındaki tahribat sürecinin sadece yangınla sınırlı kalmayıp devam etmesi ile ilgilidir. Doğru bilinen çok büyük bir yanlışın içindeyiz. Haluk Levent ağaç dikimi çağrıları ile Ayvalık’a büyük bir zarar verdiğinin farkına varmalıdır. Yangının hemen ardından eminiz ki iyi niyetle ancak maalesef oldukça bilgisizce, bizlerin uyarılarını da dikkate almayarak; ‘mutlak koruma zonu’ ndaki yangın alanının hızlıca ağaçlandırılmasına, fidan dikilmesine yönelik talepler ve özellikle şarkıcı Haluk Levent’in bazı siyasilerin önderliğinde ağaç dikimi yönünde oluşturulan kamuoyu baskısı; Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü Burhaniye Şefliği’nin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve ona bağlı kurumların da ‘Anayasanın 169. Maddesi’ dışında çok sayı da mevzuat seçenekleri, Tabiat Parkı Alanın gerçekten doğru ve bilimsel ölçekte korunmasına dönük bir planlama mekanizması şansı olduğu halde dışına çıkamayacakları bir çerçeveye sokmuştur. Dozerler ‘Mutlak koruma zonunda’ aylarca çalışmış, yangından kendini koruyan tüm biyolojik yapı altüst edilmiştir. Ayvalık’ta 12 sivil yapılanma konuyla ilgili uzman görüşlerine, Tema Vakfı’nın bilgisine de dayanarak ve onların da metinde imzalarının bulunduğu ortak bir açıklamada bulunduk. Üstelik tüm bilgilerimizi Bakanlık ve Balıkesir Valiliği dahil tüm kamuoyu ile paylaştık. Ancak ne yazık ki bizlerin bile davet edildiği bir organizasyonla yarın yangın alanına; hepimizin gözüne güzel görünmesi, yangınla ilgili alınmayan önlemlerin vicdanımıza rahatsızlık vermemesi üzerine ağaç dikiliyor. Bizler bu kötü deneyimin tekrarının yaşanmaması için artık çok daha fazla hazırlıklı olacağız. Son olarak sizlerle Akdeniz Üniversitesi Öğretim üyesi, Orman Mühendisi, UNESCO SEMEP Projesi Ulusal Koordinatörü çok değerli Prof. Dr. Tuncay Neyişçi’nin son Ayvalık yangını ardından bizlere ilettiği mesajı paylaşıyoruz; “Orman ve çevre dostları; çabalarınızı ormanların yanmasını önlemek için yoğunlaştırın. Yangın nedeninin neredeyse tamamının (%90) insan kökenli olduğu bir ülkede bu çok daha önemli. Bu konuda neler yapabilirdiniz, neler yaptınız? Yanıtlarınız sizi tatmin ediyor mu? Doğa dostları; Ayvalık Adaları Tabiat Parkı gibi korunmuş alan statüsündeki bir ormanlık alanın yanmaması için ne yaptınız? Yapılabilecek çok şey vardı aslında. Hiç bu konuda kafa yordunuz, yorulması konusunu gündeme getirdiniz mi? Bana “bu Orman Genel Müdürlüğü’nün görevi” demeyin! Bu hepimizin görevi. Hele “ciğerlerimiz yandı” diye şikayet ediyorsak işi daha da ciddiye almak zorundayız. Ancak biz kararlılıkla ve ısrarla istersek orman yangınları azalır, canımızı yakmaz. Yanan alanlar bir başka amaçla kullanılamaz. Doğa severler; lütfen öncelikle doğaya, yanmış olsa da, kendi kendini yenileme şansı vermeyi, verdirmeyi öğrenelim artık. Betonu, asfaltı delip çıkan bitkiler kömürü, külü de delip çıkacaktır. Biliniz ki; Hiroşima’ya atılan Atom bombasından sonra bilim adamlarının “burada 75-80 yıl hiçbir canlı izine rastlanamaz” demelerine karşın mabet ağacı, zakkum gibi bitkiler sadece birkaç ay sonra tomurcuklarını patlatarak meydan okumuşlardır. Aynı alana 2018 Nisanında yeniden gidiniz. Çok farlı bir manzarayla karşılaşacak, şaşırıp kalacaksınız. Çünkü doğa sürprizleri sever. Bu sürprizleri daha önceki pek çok yangında yaşadık. Ama siz merak edip de bakmamıştınız. Doğaya bir şans verin, elde kazma kürek fidan dikme sevdasından vazgeçin. Bakanlığın ağaçlandırma adına o alanı dozer, kepçe gibi ağır araçlarla alt-üst etmesine izin vermeyin. Yapacağınız en iyi şey, ilgililerden, ya da konunun uzmanlarıyla temasa geçerek çevreden toplayacağınız kızılçam kozalak ya da tohumlarını küllerin üzerine serpmektir. Gerisini doğa kendisi halleder, kendi yarasını (başkaları açmış olsa da) kendisi sarar. Sayın Orman Bakanı, lütfen doğaya en azından 1 yıl şans verin. Göreceksiniz kendi yarasını saracaktır. Ağaçlandırmaya gerek görülürse bir sene sonra da gerçekleştirilebilir. Doğa sevgisi doğa bilgisiyle desteklenmedikçe doğaya zarar verebilir. Doğanın yarasını kendi fidanıyla sarması mı yoksa alnın bağrını deşip fidan dikmek mi? Hangisi daha doğrudur?” Ağaç dikimi ormanlık alanlar, tabiat parkları, milli park alanları için son seçenektir” denildi.
“UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI BAKANLIĞIN UYMASI GEREKEN BİR BELGE OYSA PLAN HÜKÜMLERİNE AYKIRI İŞLEM YAPILIYOR”
2004 yılı Uzun Devreli gelişme planının geçerli olduğunu hatırlatan Emekli Orman Mühendisi Hasan Basri Avcı, “Uzun devreli gelişme plan kararlarını eleştirebilirsiniz ama yürürlükte olduğu için plana resmi kurumların uymasını beklersiniz. Plan bakanlığın uyması gereken bir belge sonuçta. Plan kararlarına göre, doğal yapıyı değiştirici hiçbir faaliyete izin verilmez doğal bitki örtüsünü tahrip edici faaliyete izin verilmez deniyor. 30 yıldır her sene bu alanda yangınlar çıkıyor, her yangından sonra yanlışlar yapılmasına ve buna karşı tepkiler verilmesine rağmen sanki bir inatlaşma şeklinde hem plana uymama hem doğal yapıya uymama şeklinde karşı duruş var. Plan hükümlerine aykırı işlem yapılıyor. Türkiye’de en fazla yanlış ağaçlandırmada yapılıyor. Fidan dikmek çevrecilik falan değil. Çevre düzenlemesi adı altında evinizin bahçesine, caddelere dikersiniz ama siz eğer doğal ortama uygun olmayan bir fidanı dikerseniz doğal ortama zarar vermiş olursunuz. Yanan saha bir maki topluluğu. İçinde Akdeniz coğrafya bölgesine ait olan Kızılçam var. Maki formasyonu ve kızılçamların bulunması milyarlarca yılsonunda oluşan bir yapı. Buradaki yapı o olmasına rağmen bakana ya da genel müdüre göre değişen fantezi boyutunda şeyler var: şimdi oraya fıstık çamı ya da başka ağaçlar dikilecek. Bu alanla alakası olmayan şeyler. Yaşatılması bile zor. Neden böyle bir çabaya giriliyor? Bölgedeki fauna, toprağın içindeki mikro-organizmalara kadar inanılmaz zengin bir yapı var. Bunu insan eliyle yaratamazsınız. Yangın tabii ki tahrip etti ama dozerle yapılan işlemler daha fazla tahrip etti. Eğer biz bilime inanıyorsak bunu yaşayıp öğrenmek zorunda değiliz. Dünyada bunun çok fazla örnekleri var. 1 sene sonra oraya gittiğimizde inanamayacaktınız yağından sonra bunlar nasıl canlandı diye, doğa kendini yenilerdi bütün bu fırsatları tepip orman yapısı ortadan kaldırılarak şov yapma çerçevesinde adlandırılabilecek bir şey yapılıyor. Haluk Levent kesinlikle bilmiyordur konuşma imkanı olsa ikna edilirdi aslında. Üzülüyorum sadece sanatçı değil Ayvalık’ta geçmişte bir şeyler paylaştığımız, çevreci doğasever arkadaşlarımız da bu şova alet olacaklar” dedi.
Üzerinde orman yok diye o yerin başka amaçla kullanılamayacağını bunun Anayasa’da belirtildiğini söyleyen Avcı, “Orman sınırları daraltılamaz. İlla üzerinde orman varlığı ya da bitki örtüsü olması gerekmiyor. Anayasa ayrıca yandı burası buraya site kuralım düşüncesini de engelliyor.Ağaç dikmek te orman kurmak anlamına gelmez çünkü orman bir ekosistemdir” dedi.
“O AÇIKLAMALARIN PANİKLE YAPILDIĞINA İNANIYORUM AMA ARTIK BİZLER BÜYÜDÜK”
Yangın sonrası ağaçlandırılma çağrılarına yönelik açıklamaların ‘Platform’ adına yapılamayacağı çünkü Platformu oluşturan birimlerin şu anda onun içerisinde olmadığını belirtilen toplantıda Çevre Koruma Derneği Başkanı Havva Taylan “Ben o arkadaşların iyi niyetle ve yangın sonrası panikle açıklama yaptıklarına inanıyorum ama biz de panikledik ama artık bizler büyüdük. Biraz sakin düşünüp bilim insanlarına danışmamız gerekiyor. Ormanla ilgili karar verecek olanlar orman mühendisleridir” dedi. Toplantıda konuşan Ayvalık Ar-ge Başkanı Tuba Aysun, “Haluk Levent’in ve kamuoyu baskısının altından kalkamayacakları çok açıktı. Yaptığımız görüşmelerde ‘bir kısmını ağaçlandırmayalım’ dediler ama kamuoyu baskısı nedeniyle yürüyemediler bu da bizden bu süreci yönetememizden kaynaklandı” dedi.
“BURASI AĞAÇLANDIRILAN ALAN DEYİP DAHA SONRA KESİLİR Mİ?”
ADD Şube Başkanı Ahmet Üzgeç’ te endişeli olduklarını belirterek “Doğal alan yangınla yok oldu, burası yandı evet orman da dikiliyor ama belki orada endemik bitki türleri vardı yok oldu. Bundan sonraki aşamalarda artık doğal yapı bozulduğuna göre; burası bir ağaçlandırma alanı. Buradakileri kesip başka yere iki katı dikeriz denilir mi? Tabiatı korumakla görevli olan yetkili burası makilik alan burasını birinci dereceden üçüncü dereceye düşürebilirsiniz demişti. Bunun çok rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Biz de böyle bir endişe var” dedi.