ÖZERKLİK FERMANI VE İKONOMOS, AYVALIK TARİHİ ÜZERİNE NOTLAR ‘DA ELE ALINDI

Fotoğraf: Güner Oskan

Nilgün KAYA

‘Ayvalık Tarihi Üzerine Notlar’ söyleşilerinin ikincisi, 19 Temmuz Cuma günü gerçekleştirildi. Ayvalık’ın 1600’lü yıllara kadar inen tarihi üzerine bilgi veren Yerel tarih araştırmacısı, Mimar Hayri Kaan Köksal, ‘Özerklik fermanı’ konusunda doğru olarak bilinen yanlışlara değindi.

Ayvalık yerel tarih araştırmacılarından Mimar Hayri Kaan Köksal, dört yıllık araştırması sonucu elde ettiği bilgileri,  ÇYDD Eğitim Evi’nde düzenlenen söyleşide Ayvalık’ta yaşayanlarla paylaştı.

“ÖZERKLİK FERMANI MESELESİ DOĞRU DEĞİL”

Ayvalık’ın ‘bir anda’ ortaya çıktığını savunan ve bunu da 1770’li yıllarda Cezayirli Hasan Paşa’nın Ionnes Demetrakellis’e verdiği bir fermana bağlayan tezin doğuşunu ve günümüze kadar yayılışının kronolojisi üzerine bilgi vererek sunumuna başlayan Köksal, ‘özerklik fermanı meselesinin’ doğru olmadığını, bunu anlayabilmek için bölgenin iskânını ve bu iskânı sağlayan yerel örgütlenmeyi: Ömer Lütfi Barkan, Halil İnalcık, Sureyya Faruqi, Feridun Emecan, Reşat Kasaba, Serdar Genç ve  Fernand Braudel gibi tarihçilerin sıkça kullandıkları çağdaş metotlarla yeniden değerlendirerek açıkladı.

Fotoğraf: Güner Oskan

Köksal, bölgenin iktisadi ve siyasi coğrafyası ile ilgili haritalar ve belgeler desteği ile Ayvalık’ın da bulunduğu yakın çevrenin ‘çözülmüş bir vakıf malikanesi arazisi olduğunu savlayan hipotezinden bahsetti.

“AYVALIK, BİR YERLEŞME YERİ DEĞİL,  EKİM, ÜRETİM VE ZEYTİNLİK BÖLGESİ”

Murad-ı Sani Vakfı kayıtlarına göre bölgede, ev ikonlu kesin yerleşmeler olduğunu ancak yaklaşık 20 civarı kayıp köy bulunduğunu  belirtti. Köksal, “ Bunlar için de yerinde inceleme yapmak gerekli. Bu da tabi bir grup, bir bütçe ve bir program meselesi. Büyük olasılıkla kayıp köyler Altınova-Bergama ve Bergama-Gömeç hilali içinde olmalı. 1550 sonrası bölgede yaşanan asayişsizlik ve doğal felaketler sonucunda bölge boşalmış.  1573 senesinde kayıtlı karye sayısı 65’ten 14’e düşmüştür. Basit bir matematik ile bu rakamı bir daha yazarsak: ortalama 15 vergi ünitesinin yani çift-hanenin bir karyeyi oluşturduğunu düşünürsek karyede yaşayan ücreti emek dışı nüfusun 100 kişi/karye olduğunu ve 65 karyelik murad-ı sani vakfının 6.500 sabit kişiden oluştuğunu hesap edebiliriz.  Bugüne kadar Ayvalık adı geçen en eski belgenin 1768’e ait olduğuna inanmıştık, Bayram Bayraktar’ı okuduktan sonra. Ama Osmanlı arşivlerindeki bu belge önemli. Ayvalık tarihini yaklaşık 200 yıl geriye götürdük ve Ayvalık’ın XVI. yüzyıl sonlarında bir yerleşme yeri değil, bir “ekim, üretim ve zeytinlik bölgesi” olduğunu ve buradaki ziraatın günümüzden 450 yıl önce örgütlü bir işgücü tarafından sürdürüldüğünü artık savunabiliriz. Vakıf defterine göre 1595’te Ayazmend’in kaza olduğunu ve Kâfirağılı (neresi burası? Küçükköy), Eğribucak (ya burası? Badavut) ve Şehriköy karyeleri ile Ayvalık’ın kendisine bağlı bulunduğunu, ayrıca, Vezir Nişancı Mehmed Paşa’nın mülkü olduğunu ve onun da bu mülk parçalarını Haremeyn Vakfı kurarak buraya vakfettiğini öğreniyoruz. 1643 yılındaki bu belge Bulgaristan Devlet Arşivlerinde bulunmuş ve Osmanlı Arşivlerine yeni katılmış bir belge. Bu belgeye göre 14 Eylül 1643 tarihinde içlerinde Ayvalık’ın da bulunduğu Eğribucak dışındaki sahanın serbeste kaydolduğu, yani Vakıf mülkiyetinden çıkartılarak özel mülkiyetin konusu haline getirildiği dolayısı ile Mukataa sistemine girdiği anlaşılmaktadır. Son olarak 1697 yılında bir yazışmadan, bölgede olağanüstü şeylerin yaşandığını anlıyoruz. İçinde Ayvalık karyesinin de bulunduğu alanın serbeste kaydı sırasında işlerin pek de yolunda gitmediğini, reayaların, yani vergilendirilen köylülerin devri sırasında ciddi “sıkıntılar” yaşandığını halktan sadrazama ödenen verginin (kaftan baha) ve bölgeye gelen resmi görevlilerin ya da kendilerini öyle tanıtan kişilerin hayvanları için yem (meccanen zad ve zahire) ve bulundukları gün için de iaşe talep ettiğini (zahire baha) anlıyoruz. Cunda, soru işaretli bir dair olarak gözükmekte. Zira ya, “tımar sistemi kurularak” Cezir-i Bahri Sefid Eyaletine bağlanmış veya hala o felaket haritasında olduğu gibi “korsanlık faaliyetleri” sürdürülen bir “asayişsiz bölge” ya da bizim vakıf arazisi içine dahil edilmiş. Bu konuda okumalarım hala sürmekte” dedi.

OİKONOMOS MUAMMASI…

Oikonomos’un, birçok kaynakta sunulduğu gibi Ioannes Demetrakellis’in adı değil ünvanı olduğunu kaydeden ve yazılı kaynakların Demetrakellis’in “rahip ve kasaba lideri” olmasının dışında başka bir görevinden söz etmediğini belirten Köksal, “Oikonomos, antik dönemde anıt, sunak gibi dinsel yapıların yapım masraflarını karşılayan ya da oluşturulan fonu bu işlerde kullanan kişidir. Orta çağ ve Bizans döneminde ise, kiliseye bağlı çalışan bir memur, dini vakfın Emlaklarını yöneten mütevelli heyetinin bir üyesidir.340 yılında toplanan Gangra (yani Çankırı) Konsili’inde “oikonomos” terimi geçse de, V. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlamıştır. IX.yüzyıl ile XI.yüzyıllar arasında İmparator tarafından atanan oikonomos, daha sonra genellikle metropolitan tarafından atanan bir din adamı idi. Adı, ikonomos degil Ioannes Demetrakellis’dir. Ancak Osmanlı arşivlerinde uzun süredir yaptığım çalışma sonucunda bulduğumuz iki belge onun akıbetini gün yüzüne çıkarttı. Büyük olasılıkla 1750’de kurulan Agios Ioannis veya Kimisis tis Theotokou (Messi Panagi) kilislerinin birinde rahip olarak işe başladı. Yine büyük olasılıkla 1770 başlarında  Messi Panagia’da bulunan dimogerontes’e seçildi. 1770-1773 arasında Kocabaşı olarak görevlendirildi. 1780’de Ayvalık’ın 5. mahallesi olan Kato Panagia mahallesini oluşturacak inşaatları başlattı. Bugünkü Hayrettinpaşa Camii ve çevresindeki okullardan oluşan bir kampus kurdu. 1784 yılında Athos Dağı keşişleri, Ayvalık’ta toplanan cemaat bağışlarının kendilerine saklanmak üzere teslim edilmesini istedi. Ve bu Ayvalık’ta, çevrede peş peşe kurulan manastırlardaki keşişlerin muhalefeti ile 1796’ya kadar sürecek çatışmalı bir dönemi de başladı.1791’de öldü” Dedi.