Haber ve fotoğraflar: C. Saffet Yılmaz
Edremit Kent konseyi Kadın Meclisi ve Körfez Bağımsız kadın Platformu’nun girişimi ve çağrısı ile Edremit Cumhuriyet Meydanında bir araya gelen körfezin kadınları ,Pınar Gültekin’in katledilmesi ve İstanbul Sözleşmesinin iptaline ilişkin girişimlere karşı yapılan eylemde isyanlarını dile getirdiler.
Açıklamaya Altınoluk, Burhaniye, Gömeç ve Ayvalık’tan katılımcılar da destek verdi. Pınar Gültekin’in katledilmesi ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline yönelik girişimlere tepki gösteren kadınlar, hakları için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurguladılar.
“SUSMUYORUZ,KORKMUYORUZ,İTAAT ETMİYORUZ”
Edremit Kent Konseyi,Kadın Meclisi Başkanı Birsen Temir Saraç’ın meydan çevresinden geçen Edremit’li kadınlara da haklarına sahip çıkmaları için çağrıda bulunduğu eylemde kitleye hitaben bir konuşma yapan Edremit Kent Konseyi Kadın Meclisi Temsilcisi Kadriye Gümüştaş: Pınar Gültekin’in kaybolduğu ilk günden beri kaygıyla akıbetini sormaya, seslerini yükseltmeye çalıştıklarına vurgu yaparak bu ülkede haber alınamayan kadınların başına gelenlerde hep bir ısrarlı takip, taciz, şiddet ve cinayet olduğunu bildiklerini ifade etti. Gümüştaş,konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu ülkede her bir genç kadının canının tehlikede olduğunu Gülistan Doku’dan, Şule Çet’ten, Feray Şahin’den, Ceren Özdemir’den, Özgecan Aslan’dan biliyoruz. Acaba bugün hangi kız kardeşimiz şiddete uğrayacak, nereden bir çocuk istismarı haberi gelecek” diye kaygılanmanın, öldürülen, işkenceye uğrayan, dayak yiyen, cinsel şiddete uğrayan kadınların haberleri dört bir yandan yükseldikçe kendi canından, bugününden, geleceğinden endişe duymanın ne demek olduğunu çok, çok iyi biliyoruz. Bu ülkedeki kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğunun arkasındaki sebeple öldürüldü Pınar Gültekin de “Hayır” dediği için, kendi hayatını kendi kararlarıyla şekillendirmek istediği için Biliyoruz ki bugün İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmek isteyenler, kadınlar kendi hayatları hakkında karar veremesin istiyorlar! Öldürülen, katledilen, şiddet gören, korkutulan, taciz edilen, yaşamı soldurulan, geleceği ellerinden alınan tüm kadınların vebali bu iktidarındır! 18 yıldır kadın cinayetlerindeki sistematik artışa seyirci kalmakla yetinmeyen, hayatın her alanında erkek egemen zihniyeti pekiştirerek kadın katillerini kollayan iktidarındır. Kadınlar kadın cinayetlerine karşı acil önlem talep ederken, haklarının korunmasını, yasaların gereği gibi uygulanmasını isterken duymayan; cemaatlerin, tarikatların kadın düşmanı, gerici kampanyalarına kulak veren iktidarındır. Kadına yönelik şiddetin en temel nedenlerinden olan eşitsizliği ortadan kaldırmak için devlete yükümlülükler veren İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeyi tartışan, eşitliği yok edip yerine “fıtrat”ı dayatan,irşat bürolarıyla kadınlara itaat telkin eden, çıkardığı kadın paketleriyle kadınlar için muhafazakâr, itaatkâr, suskun, aile içine sıkıştırılmış, annelikle belirlenmiş bir yaşam kalıbı biçen iktidarındır! Kadın düşmanlığını diline pelesenk edip, kadınları her türlü şiddete açık hale getirip, bu politikalardan güç alan erkeklere, kadınlara her türlü şiddeti uygulama“hak ve yetkisini” verenlerindir. Kadın cinayetleri politiktir! Eşitliğin altının oyulduğu her yeni gün yeni kadın katliamları ev içinde, sokakta, kentlerde yaşanmaya devam edecek. Pınar’ın, Gülistan’ın, Şule’nin, Feray’ın, Ceren’in, Özgecan’ın ve kaybettiğimiz nice kadınların hesabını soracağız.” dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Daha sonra Körfez Bağımsız Kadın Platformu adına söz alan Ceyda Uzunkaya ise İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair somut yükümlülükleri devlete ve onun adına kurumsal işleyişi düzenleyen kamu görevlilerine verdiğini dile getirerek sözleşmenin uluslararası alanda hesap verme yükümlülükleri içerdiğini ifade etti. Uzunkaya,İstanbul Sözleşmesi hakkında Yaptığı konuşmanın devamında,Kadın-erkek eşitliğini merkezine alan sözleşme, kadın ve çocukları güçlendirmeyi amaçladığına vurgu yaparak,Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet vb. kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içerdiğini vurguladı.Ceyda Uzunkaya konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Sözleşme, devleti kamu görevlilerinin (kolluk, yargı, diğer görevliler) sözleşme gereklerini yerine getirmesini sağlamakla yükümlü tutuyor. Şiddet uygulayan baba, eş, sevgili, patron, herhangi bir erkek… Kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülükleri devlete aittir. Sözleşmede psikolojik ve ekonomik şiddet de yer alıyor. Aynı zamanda aynı evde yaşasın veya yaşamasın eş, eski eş, partnerler arasında yaşanan her türlü şiddeti de içeriyor. Kadınların lehine kamuya pratik önleyici, koruyucu yükümlülükler getirerek, şiddetin çözümünü kamusal bir müdahale alanı haline getiriyor. Ayrıca kadına yönelik şiddetin ister kamusal ister özel alanda olsun, bir insan hakkı ihlali olduğuna, ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılması gerektiğine dikkat çekiyor. Yani bu sözleşme ile; kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve şiddete uğrayanın korunması, şiddet uygulayanın kovuşturulması ve cezalandırılması devlet güvencesi altında olduğundan iktidarlar buna uygun davranmak durumunda. İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıların devamında 6284 Sayılı Şiddeti Önleme Yasası’na, nafaka hakkına, çocuk istismarını önleyen TCK 103. Maddeye, boşanmaların önlenmesi için getirilecek arabuluculuk uygulamalarına sıranın geleceğini biliyoruz. Kadın katliamlarına, kadınların haklarına yönelik saldırılara karşı başta kadınlar olmak üzere tüm toplum kesimlerini sesini yükseltmeye, mücadeleye ve örgütlenmeye çağırıyoruz.”dedi.