“MAFYA VE ÇETELER DÜZENİN YOL ARKADAŞLARIDIR”

Fotoğraf: Arşiv

Nilgün KAYA

EMEK Partisi Balıkesir il örgütü yaptığı açıklamada, mafya liderinin açıklamaları karşısında İç İşleri Bakanının istifa etmesi gerektiğine işaret etti.

EMEK Partisi Balıkesir il başkanı Mehmet Cemil Tosunoğlu, “Türkiye, bir süredir bir mafya lideri ile İçişleri Bakanının karşılıklı iddialarına tanık oluyor. Hükümet temsilcilerinden bürokratlara, medya patronlarından çetelere, uyuşturucu tacirlerinden emniyet ve yargı temsilcilerine uzanan “derin” ilişkiler, silsile iddialar halinde ortalığa saçılıyor. Bu durum karşısında İçişleri Bakanının derhal istifa etmesi yahut görevden alınması gerekirken yaprak kımıldamıyor! Meclis’in hızla devreye girip Araştırma Komisyonu kurması, aynı anda savcıların harekete geçmesi gerekirken hukuk yerlerde sürünüyor, herkes tek adamın ne diyeceğine bakıyor. Açıktır ki bu vahim tablo “tek adam yönetiminin” ülkeyi ne hale getirdiğinin resmidir. Türkiye, karanlık tünellerle dolu tarihinin bir kavşağında duruyor yine. Demokratik hak ve özgürlükleri, hukuku tanımayan tek adam yönetiminin; iktidarı elinde tutmak ve toplumu baskıyla kontrol etmek için kullandığı yöntem ve araçlar, herkesin gözleri önüne seriliyor. Suç örgütleriyle, sokak çeteleriyle, uluslararası mafya ağlarıyla girilen ilişkiler, bu karanlık odakların arasındaki bir çatışmadan fışkıran çirkefte açığa çıkıyor. Vaktiyle “hayırsever işadamı” diye övülen; Kültür Bakanlığı sponsorluğundaki törenlerle “Türk Hakanı” sıfatıyla ödüllendirilen; tertiplediği şiddet yanlısı gösteriler ve saldırgan demeçleri iktidar medyasının manşetlerini süsleyen; ülkenin bilim insanlarına, barış isteyen yurttaşlara, tüm bir muhalefete alenen kanlı tehditler savuran; ama tüm bu yaptıkları siyasi olarak faydalı bulunduğu için sırtı sıvazlanan, kan dökme tehditlerine ilişkin dava “ifade özgürlüğü” denilerek kapatılan bir çeteci; siyasal iktidarın kilit isimlerini hedef alarak, yaptıklarının bir kısmını ifşa ediyor. Silah ve uyuşturucu ticaretinden devlet olanaklarının usulsüz kullanılmasına, tecavüz ve cinayetlerden siyasi partilere yönelik tehdit ve şantajlara dek birçok büyük suç itiraf ediliyor. “Türkiye’yi vesayet rejiminden kurtarma” demagojisi ile toplumun demokratik taleplerini istismar eden AKP, 20 yıllık iktidarında, her konuda olduğu gibi bu konuda da söylediklerinin tam tersini yaptı. Yoksulluğu, yolsuzluğu ve yasakları ortadan kaldırma vaadini nasıl tutmadıysa; derin devlet, çeteler gibi isimlerle anılan yönetme ve baskı araçlarını da ortadan kaldırmadı, bunları kendisi için daha kullanışlı olacak şekilde yeniden organize etti. Kendinden önceki dönemin yöntem ve araçlarını kullanarak, hatta bazı aktörlerini bizzat devşirerek sömürü düzeninin bir dayanağı haline getirdi.

Bugün söz konusu kesimlerin kendi arasında ortaya çıkmış bir çatışmayla gördüğümüz şey, tek adam rejiminin işleyişine dair rolü büyük olan kirli ilişkilerdir. Grevleri yasaklayan, milletvekillerini ve belediye başkanlarını tutuklayan, pek çok yerde seçimin yerine kayyumu koyan iktidarın, bu saltanatı sürdürebilmek için sokakların en pis köşelerinde de koalisyon ortakları edindiğini görüyoruz. “Devlet-siyaset-mafya” olarak çerçevelenen bu ilişki ağlarının sermaye ayağı görmezden gelinmemelidir. Suç ekonomisiyle ve başka yollarla dolaştığı anlaşılan milyar dolarlar, sermaye sınıfının unsurlarından bağımsız değildir. Kapitalist sömürü ilişkileri karanlık sokaklarda bu kirli çeteleri bizzat doğurduktan sonra büyütüp kendi işleyişine katmaktadır. Mafya ve sokak çeteleri kapitalizmin yol arkadaşıdır.

Bugün Türkiye’de de bu kirli ilişki ağlarının ve suçların gerisinde sömürü düzeni vardır. AKP-MHP koalisyonu toplumdan gördüğü destek azaldıkça bu ilişkilerin sağladığı cebri desteğe daha çok muhtaç olmuş ve sonunda bir çetecinin çektiği üç-beş videoyla sarsılacak duruma gelmiştir. Salgın ve ekonomik kriz sorunlarını birlikte yaşayan, virüsle ve yoksullukla savaşmak zorunda kalan halk sokakta bekçi ve polis terörüne maruz kalırken bunlardan sorumlu İçişleri Bakanı’nın kimlerle ve hangi olaylarla anıldığı ortadadır. Konuyu yargıya taşıdığını söyleyen İçişleri Bakanı, aynı ‘yargı’nın, işlerine başka türlü geldiğinde Sedat Peker’i bir kuş kadar özgür’ bıraktığını unuttuğumuzu mu sanmaktadır? Peker’in bu noktaya gelmesi zaten yargının siyasal bir sopa haline gelmesiyle doğrudan ilgilidir. Bu haldeki bir yargı mı İçişleri Bakanı’nı soruşturacak ve adil bir karar verecektir? Cumhurbaşkanı konuya kısaca değinmiş ve geçiştirmeye çalışmış, bu konuda da muhalefeti suçlayacağına dair işaretler vermiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan videoları hazırlayan kişi için çete demektedir. Doğrudur. Peki, bu çeteciyi yargıdan kurtaran, emrine koruma polisleri veren, ülke içinde devlet protokolüyle gezmesini sağlayanlar kimlerdir? Bunlar hakkında bir işlem yapılmakta mıdır?

Tek adam yönetimi, konunun üstünü kapatmaya çalışmakta, belki bu krizi ittifaklarını düzenlemek için kullanmayı planlamaktadır. Ama iktidar ve suç ortakları hesap vermelidir. Bunca yaygın ve derin suçların hesabı siyaseten de hukuken de verilmelidir.

Türkiye halkı kendi başına “fillerin tepişmesinden” bir şey çıkmayacağını bilmeli ve sonunda ezilenin yine yoksullar olduğunu hatırlamalıdır. Asıl olan demokratikleşme mücadelesini yükseltmelidir. Türkiye işçi sınıfı ekmek ve özgürlük kavgasının öncüsüdür. Özgürlüklere ekmek kadar ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Türkiye çete içi bir kavganın taktik adımlarını izleyerek demokratikleşemez. Türkiye’yi ancak emekçilerin mücadelesi ve iktidarı temizleyebilir.” Dedi.