Nilgün KAYA
Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifinin de içinde bulunduğu Eşitlik İçin Kadın Platformu EŞİK) yaptığı yazılı açıklamada, “Danıştay 10. Dairesi Yargıçlarını Yürütmeyi Durdurma Kararı Vermeye Çağırıyoruz” dedi.
Açıklamada, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı için 20 Mart 2021 tarihinde yayınlanan Cumhurbaşkanı kararına karşı kadınlar, kadın örgütleri, barolar, siyasi partiler ve çeşitli kesimler iptal davaları açmıştı. 20 Mart gününden itibaren açılan bu davalarda yürütmeyi durdurma talepleri konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemişti. EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu’ndan kimi kadın örgütleri ve siyasi partiler kadınlar 24 Haziran günü Danıştay’a bir an önce yürütmeyi durdurma kararı vermesi için ek dilekçe vermişlerdi. Emniyet kadınların Danıştay önünde yapmak istediği basın açıklamasına izin vermemişti. Kadınların bu talepleri ve sosyal medyada yaptıkları kampanyanın ardından Cumhurbaşkanlığı davalarda ilk kez savunma verdi. Cumhurbaşkanı’ndan İstanbul Sözleşmesi konusunda yasal savunma Cumhurbaşkanlığı’nın verdiği dilekçede, Cumhurbaşkanının Devletin başı sıfatıyla yaptığı ve Devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlere karşı yargı yolunun kapalı olduğu iddia edilmişti. Savunmada dikkat çeken bir diğer iddia ise, TBMM’nin uluslararası anlaşmaları onaylaması konusundaki yetkisi ve önemini ortadan kaldırmaya ve TBMM’yi tamamen devre dışı bırakmaya çalışan yorumlardı. Öte yandan, sözleşmeden çıkış ile ilgili Cumhurbaşkanı kararlarında olduğu gibi, bu savunma dilekçesinde de, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’den çıkış gerekçesi, bir devlet olarak bu sözleşmeden neden çıkıldığı konusunda tek kelime açıklama yapılmadı. Danıştay’dan yürütmeyi durdurma konusunda ilk karar Danıştay 10. Dairesi, 28.06.2021 günü yürütmenin durdurulması talebinin üçe iki olarak oyçokluğu ile reddedilmesine dair bir karar verdi. Bu kararda, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Cumhurbaşkanına verdiği yetki ile bir Cumhurbaşkanı Kararı yayınlayarak temel haklarla ilgili uluslararası sözleşmelerden bile çıkılabileceği yorumu yapılmaktadır. Aynı kişinin kendi adıyla bir kararname çıkartıp, kendi vereceği bir kararla uluslararası sözleşmeleri feshedebileceği, o sözleşmenin TBMM’de kabul edilen onay kanununu tek başına yürürlükten kaldırabileceği iddiası; hukuka aykırı olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın tek başına Anayasayı da değiştirme yetkisine sahip olduğunu ileri sürmek demektir. Danıştay’ın kimi hukukçularının bu yorumuna katılmak mümkün değildir. Anayasanın 90. Maddesinde düzenlenen temel haklar konusundaki uluslararası sözleşmelerle ilgili hükümlerin ve anayasanın diğer hükümlerinin tamamen göz ardı edildiği bu yorumun hukuka aykırılığı, iki karşı oy yazısında da açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan bu Danıştay kararının, kadın örgütlerinin, baroların, birçok siyasi parti ve meslek örgütünün ve tek tek kadınların açtıkları davalar dururken, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in davasında verilmesi de anlamlıdır. Akşener, 25 Haziran günü sosyal medyadan, Danıştay’ın üzerindeki vesayetten sıyrılarak 1 Temmuz’u beklemeden bir an önce yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerektiğini hatırlatmış; #DanıştayOrdamısın diye sormuştu. Aynı zamanda çok sayıda parti de iptal davası açmış ve CHP, HDP, DEVA, TİP gibi çeşitli partiler “acilen yürütmeyi durdurun” diyerek ek dilekçeler vermiş; hem liderler düzeyindeki açıklamalarında, hem de sosyal medya hesaplarında bu çağrıyı yinelemişlerdi. Buna rağmen, tek kişiye yönelik olarak ve sadece onun davası için açıklanan bu karar, bir yüksek mahkemeye yakışmayan siyasi bir husumet göstergesi olmuştur. Nitekim, beş kişilik mahkeme heyetinin iki üyesinin son anda değişmesi ve kararın buna rağmen ancak üç üyenin oyuyla çıkarılabilmesi karar üzerinde siyasi otoritenin müdahalesi olduğunu düşündürmektedir. Henüz hiçbir şey bitmemiştir. Karar kesin değildir. Karara karşı yedi gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz hakkı vardır. Kaldı ki, Danıştay’da açılan 200’ün üzerindeki diğer davalarda henüz bir karar verilmemiştir. Heyetler değişebildiği için, diğer davaların herhangi birinde de YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI verilmesi ihtimali hukuken mümkündür.
Danıştay yargıçlarını acilen yürütmeyi durdurma kararı vermeye çağırıyoruz.Yürütmeyi durdurma talebini red kararı tek bir davada, tek bir heyet tarafından verildiği için, Danıştay yargıçlarını acilen bağımsız bir karar vererek önlerindeki davalarda yürütmeyi durdurma kararı vermeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve LGBTİ+’ların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir hukuki belgedir. Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, sonrasında vereceği kararın bir anlamı olmayacaktır.
Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararındaki karşı oy yazılarında net bir biçimde belirtildiği gibi, Anayasanın 6. maddesi çok açıktır: ‘Hiç kimse ve organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz”. Anayasanın 7. maddesi uyarınca yasama yetkisi TBMM’ye aittir ve devredilmesi mümkün değildir. İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişinin, hiçbir gerekçe belirtmeyen tek cümlelik bir kararı ile çıkılabileceğini kabul etmek, Anayasa’nın fiilen ve toptan yürürlükten kaldırıldığını ilan etmek olacaktır. Bu aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin ve hukuk devleti ilkesinin tamamen terk edildiği anlamına gelecektir.
Danıştay, tüm bu gerçekler ışığında, Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138/1 hükmü gereğince, siyasi otoritenin her türlü etkisinden bağımsız olarak “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre” karar vermelidir. Anayasa’nın emredici hükmü gereği Danıştay yargıçlarını, önlerindeki iptal davalarında hukuka ve kendi bağımsız vicdani kanaatlerine göre, vicdan özgürlüklerine sahip çıkarak karar vermeye çağırıyoruz. Vicdan özgürlüğü, düşüncenin ve iradenin özgürlüğü demektir. Karar verirken, dini ve siyasi inançlar da dahil olmak üzere; her türlü bireysel bağlılık ve aidiyeti bir yana iterek taraflar karşısında eşit tutum takınmak; maddi ve manevi hiçbir etki ve tahakküm altında kalmadan dürüstçe karar verebilmektir. Şimdi cesaret zamanı! Vicdan özgürlüğüne sahip çıkma zamanı” denildi.