Nilgün KAYA
Cumhuriyet Kadınları Derneği Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Programını açıkladı. Çözüm önerileri dört başlık altında ele alındı.
CKD Genel Merkezinden yapılan açıklamada, “Şiddetle mücadele sadece hukuki bir sorun olmayıp, konunun psikolojik, sosyolojik, ekonomik, ahlaki ve kültürel boyutları bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, yalnızca ülkemizin değil tüm dünyanın sorunudur. Yasalarla yapılan olumlu yöndeki düzenlemelerin şiddetle mücadelede tek başına çözüm olamadığını ve toplumsal zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğunu görmekteyiz. Kadına yönelik şiddeti doğuran temel nedenin cinsiyet ayrımcılığı ve feodal düşünce yapısı olduğunu görmeden mücadele başarılı olamayacaktır. Kadın ve erkeği birbirine yabancılaştıran, düşman konuma getiren düşüncenin şiddeti daha da körüklediği göz önünde bulundurularak ivedilikle kadın-erkek eşitliği için etkin politikalar üretilmelidir. Kadın erkek eşitsizliğinin temelindeki sömürülen, ezilen insan gerçekliğinin üzerine yürünmeden, toplumun refah ve kalkınmışlık düzeyi topyekûn yükseltilmeden, yalnız yasalarla kadın sorununun çözülemeyeceğini; kadın sorununu, toplumun sorunlarından soyutlayarak çözebilme ihtimali olmadığını kabul etmek zorundayız. Türkiye ne ölçüde bağımsız, özgür ve aydınlanmış bir ülke olursa kadınlar da o ölçüde haklarını kullanabilen özgür yurttaşlarımız haline gelecektir.” Denildi.
CKD KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
HUKUK YÖNÜNDEN
A- 6284 Sayılı Kanun
1- Kanunun amacı sadece şiddeti önlemek ya da şiddet mağdurunu korumak olmayıp, şiddet uygulayanı da tedavi etmektir. 6284 sayılı Kanun bu yönde daha güçlü ifadelere kavuşturulmalı ve bu konu topluma iyi anlatılmalıdır.
2- Kanun metninde “açık, ani, yakın tehlike” gibi bir ifadenin bulunmaması şiddete uğrama tehlikesinin tespitini güçleştirdiği ve belirsizleştirdiği için, metinde bu kısım açık şekilde yazılmalıdır.
3- Tedbir talep eden veya boşanma davası devam etmekte olan tarafların, psikolojik destek alması zorunlu hale getirilmeli ve bu konuda da yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4- Koruma tedbiri ihlal edildiğinde veya şiddet mağduru fiziksel olarak yaralandığında ya da silahla tehdit edildiğinde uygulanan zorunlu tutuklama, şiddet uygulayan kişinin tekrar şiddet gösterme eğilimini dikkat çekecek düzeyde azaltmaktadır. Kadına karşı şiddet olaylarında zorunlu gözaltına alma yetkisi getirilmelidir.
5- Derecesi ne olursa olsun, şiddet uygulayan kişilerin öfke kontrolü ve davranış değişikliği yönünden rehabilite olabilmeleri için psikososyal destek programlarına alınması zorunlu hale getirilmelidir.
6- Aile mahkemelerinin ve kolluğun ‘sorumluluk benden gitsin’ yaklaşımıyla verdiği tedbirler çoğu zaman da işe yaramamaktadır. Tedbir kararları verirken somut olayın özelliğine göre, vaka temelli çalışmaların yapılması gerekir.
7- 6284 sayılı yasada sorumlu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışanları sosyal çalışmacıların etkin bir şekilde şiddet görenin yanında olmaları gerekmektedir. ŞÖNİM birimlerinin sosyal çalışmacılar açısından yeterli eleman istihdamı ile güçlendirilmesi gerekir.
8- Şiddet mağdurlarının maddi ve manevi zararlarının tazmini hususunda 6284 sayılı Kanunda özel bir düzenlemeye yer verilmemesi eksikliktir. Bu konuda bir düzenleme yapılmalıdır.
9- Kurumlar arası koordinasyon eksikliği yasanın etkin bir şekilde uygulanmasındaki temel sorunlardan biridir. Cumhuriyet Başsavcılıkları bünyesinde Aile içi ve Kadına Yönelik Şiddet Büroları yaygınlaştırılarak soruşturmaların bu bürolardaki savcılar tarafından yapılması sağlanmalıdır. Şiddet mağdurlarının daha önce başvurularının olup olmadığının mutlaka kontrol edilerek süregelen bir şiddet olgusu ve başvuru durumunda şüpheli hakkında ivedilikle tedbirlere başvurulması gerekir.
10- 6284 sayılı Kanunun tanıtımına gereken özen gösterilmelidir. Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorunda oldukları hükme bağlanmasına karşın bu zorunluluklar yeterince yerine getirilmemektedir.
11- Şiddet failinin tedbir kararlarını ihlal etme eğilimi gösterdiği, şiddet mağdurunun can güvenliğinin ciddi bir şekilde tehdit edildiği vakalarda faili elektronik kelepçe uygulamasıyla takip etmek, riski en aza indirmektedir. Elektronik kelepçe sistemi yaygınlaştırılmalıdır. Yine şiddetle mücadelede çok önemli bir gelişme olan KADES uygulamasının tanıtım çalışmaları devam ettirilmelidir.
Türk Ceza Kanunu
1- TCK’da eşe karşı işlenen bazı suçlar nitelikli hal sayılmak suretiyle daha ağır cezalar olsa da, sevgili veya boşanılan eş bakımından bir düzenleme yoktur. Şu bir gerçekliktir ki yaşanan kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin failleri çoğunlukla boşandığı eş ya da sevgilidir. Yasa koyucu yalnızca eş bakımından nitelikli hal saymakta bu iki husus konusunda nitelikli hal saymamaktadır. Bunları da kapsayacak şekilde kadın cinayetleri ve kadına yönelik suçlar açısından bir düzenleme yapılmalıdır.
2- Konusu Ceza Kanununa göre suç olan şiddet türleri Ceza Kanununda tanımlanmalı ve bu tür şikâyetler ceza yargısına yönlendirilmelidir.
3- 5287 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun madde 82/1 hükmü “Töre veya sözde namus saikiyle” şeklinde değiştirilmelidir.
4- 5277 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ensest ilişkiler ayrı bir suç olarak düzenlemelidir.
5- 5287 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, ısrarlı takip ayrı bir suç olarak düzenlenmelidir.
6- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesine, “Kadına ve çocuğa karşı cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle suçlar, şiddet ile aile içi şiddet içeren suçlarda UZLAŞTIRMA yoluna gidilemez” ifadesi eklenmelidir.
C- 5393 Sayılı Belediye Kanunu
Kadın Konukevi açmak zorunluluk haline getirilmeli, ayrı bir yasal düzenleme yapılmalı yahut var olan düzenlemelerdeki “açar” ifadeleri “açmak zorundadır” olarak değiştirilmelidir.
ÇALIŞMA HAYATI YÖNÜNDEN
Kadının tüm sektörlerde girişimciliğinin, istihdamının ayrımsız gözetilmesi, bölgelerarası eşitsizliğin ve feodal değer yargılarının ortadan kalkabilmesi için gerekli maddi ortamı da yaratacaktır. Ekonomik güçlenmenin sağlanması için:
1-Kreş bulunması, emzirme izni, doğum yapmış anneye en az altı aylık ücretli süt izni, çalışan kadına ihtiyacı olduğunda (örn.hamilelik dönemi) esnek çalışma saatleri uygulanması, kreşte düzenli ve sürekli pedagog ve doktor desteği, kadın sağlığına yönelik olarak rutin sağlık ve kontrol desteği, çalışan kadının ev işlerine yardımcı yemek-temizlik-danışma sistemlerinin planlanması;
2- İşe alınırken doğum ve benzeri nedenlerle cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına yönelik caydırıcı yasal düzenlemeler yapılması;
3- Ev kadınlarının sigortalanması, ev içi emeğin görünür kılınması, kadının ev üretimleri için sürekli pazar yerleri sağlanması, kadın emeği kooperatiflerine ürünlerini pazarlama ve satış yeri tahsis edilmesi, vergi muafiyetleriyle kolaylık sağlanması;
4- Mevsimlik tarım işçilerinin barınma ve hijyen şartlarının insanca çalışma koşulları düzeyinde iyileştirilmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşmalarının kolaylaştırılması, sosyal güvence ile çalışmalarının sağlanması;
5- Kadının üretim hayatına katılmasına yönelik mali, eğitsel, sosyal desteğin devletçe verilmesi (faizsiz uzun vadeli girişim kredisi, iş bulma, meslek ve yeteneklerine uygun olarak iş bulmada devletçe doğrudan destek);
6- 4+4+4 eğitim sistemi, kız çocuklarının ilk 4 yıldan sonra okuldan uzaklaşarak geleceklerinde üretim hayatına katılmalarının engellemesi ve ayrıca, bedensel ve ruhsal gelişimleri tamamlanmadan evliliklere yol açması nedenleriyle kaldırılmalı ve zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmalıdır.
EĞİTİM YÖNÜNDEN
1- Eğitim sistemimiz; öğrencinin kişilik özelliklerini, yeteneklerini, potansiyellerini ve gelecek ile ilgili duygularını, düşüncelerini keşfedip sağlıklı birey, sağlıklı toplum yaratma sorumluluğunu karşılamak zorundadır.
2- Okul öncesi eğitim programlarından başlayarak tüm programlar cinsiyet eşitliği temelinde gözden geçirilmelidir.
3- Eğitimciler kitapları, temel insan hak ve özgürlüklerini destekleyen ve her türlü ayrımcılığı reddeden bir bakış açısı ile hazırlamalıdır.
4- Öğretim programları; sağlıklı iletişim, öfke kontrolü, stresle baş etme, zorbalıkla mücadele, davranış değişikliği, değerler eğitimlerini temel alacak biçimde olmalıdır.
5- Kız ve erkek bütün çocuklar için 12 yıl kesintisiz zorunlu eğitim getirilmelidir.
6- Laik ve karma eğitimi zedeleyecek uygulamalara derhal son verilmelidir. Eğitim sistemi tarikat ve cemaatlerin cirit attığı alanlar olmamalıdır. Eşit, parasız, nitelikli, laik eğitimden asla taviz verilmemelidir.
7- Okul programlarında şiddet konusu her seviyeye göre planlanmalı, etkinlikler ve gerekli materyallerle desteklenmelidir.
8- Milli Eğitim Bakanlığımızın şiddet ve şiddeti önleme konusundaki sistemli çabaları çok önemlidir. Psikoloji danışmanlarının okullarda uyguladığı şiddeti önleme, stresle başa çıkma, zorbalıkla mücadele, benlik saygısı, öfke kontrolü gibi etkinlikler, materyal desteği ile daha etkili hale getirilmelidir.
9- Şiddetle mücadelede okul aile iş birliği sağlanmalıdır.
10- Okul bina ve koridorlarında şiddeti önlemeye yönelik resim ve uyarıcı levhalar bulundurulmalıdır. “Bu okulda herkes şiddeti önlemek için mücadele eder” algısı görsellerle desteklenmelidir.
11- Kişilerin duygu dünyalarını, bedensel algılarını, sanatsal duygularını geliştiren dersler her kademede branş öğretmenleri tarafından verilmelidir. Beden Eğitimi, Resim, Müzik, Felsefe gibi derslerle öğrencilerin erken yaşlarda tanışması sağlanmalıdır.
12- Laik, bilimsel, karma ve çağın gereklerine uygun eğitim sistemi ödünsüz uygulanmalıdır.
- MEDYA YÖNÜNDEN
1- Medyanın genelindeki erkek egemen dil ve yönetim anlayışı sorgulanmalıdır. Kadın habercilerin medyadaki etkisizliği sorgulanmalıdır. Kadınların medyadaki ağırlığının artması sağlanmalıdır.
2- Şiddet gördüğü için haberi yapılan kadın, ikinci bir mağduriyeti habercinin yorumları ve haberdeki arka plan görüntüleriyle yaşamamalıdır.
3- Şiddetle karşı karşıya kalındığında ne yapılacağı hakkında bilgisi olmayan kişilere, hatta sıradan okuyucu ve izleyicilere yol gösterir nitelikte pratik bilgiler verilmelidir.
4- Dizi kurgularında şiddet ve benzeri kötü sahnelerin canlandırılmasındaki ustalık, çözümler ve kurtuluşlar için de gösterilmelidir. Çaresizlik algısı kafalardan silinmelidir.
5- Sürekli ataerkil toplum yapısı konu edinen dizilerin yerine özgün yapımlarla izleyicilere kadın, erkek eşitliği aşılanmalıdır.
6- Dizilerde kadını ev içi rollerden sıyırıp dışarı yaşamda gösteren, erkeğiyse ev içi rollerde gösteren örnekler çoğaltılmalıdır.
7- Dizilerde gösterilen ebeveynlik rollerinde sorumluluk kadınla erkeğe eşit dağıtılmalı, çocuğa sadece anne bakar algısı değiştirilmelidir.
8- Kadına şiddeti doğallaştırmaktan kurtarmak, sıcak aile ilişkilerini izleyiciye sunmak gerekir.
9- Kadının korunmaya, sahiplenilmeye muhtaç varlık olarak gösterilmediği, aksine güçlü olduğu, hayatını başkalarına bağımlı olmadan yaşayabileceği hikâyeler anlatılmalıdır.”