“BİR HUKUK VE UYGARLIK ANITI”

Nilgün KAYA

Türk Medeni Kanunu kabulünün 93’ncü yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği Başkanı Filiz Karayelli, “Türk Medeni Kanunu, Atatürk devrimlerinin temeli, dinsel hukuk düzeninden laik hukuk düzenine geçişin belgesi, bir hukuk ve uygarlık anıtı olarak kabul edilmektedir” dedi.

KASAİD ve Ayvalık Kent Konseyi Başkanı Karayelli yaptığı açıklamada, “Kadın hakları uzun yüzyıllardır sadece ülkemizde değil, dünyada evrensel bir sorun olarak yer almıştır. Kadınlar hep erkeklerden sonra gelmiş, ikinci planda kalmışlardır. Kadın problemi, erkeklerin kadınlar hakkındaki aşağılayıcı görüş ve anlayışından doğmuştur. Osmanlı imparatorluğunda kadının bir mal gibi alınıp satıldığı pazarlar mevcuttu. 1848’de yabancı devletlerin baskısı ile kölelik resmen kaldırıldı. Ama gizli olarak köle alım satımı devam etti. Osmanlılarda yapılan nüfus sayımlarında yıllarca sayıma erkek nüfus dahil edilmiş, kadınlar ise yok sayılmıştır. Çok eşlilik kurumu şeriatça onaylanmıştı. Evlenmede kadının isteği söz konusu değildi. Boşanma erkeğin iradesi ile olurdu. Mirasta ve şahitlikte kadının iradesi ve ifadesi erkeğin yarısı kadardı. Yani mirasta erkek çocuk 2 katı pay alır ve mahkemelerde 2 kadının şahitliği 1 erkeğinkine denk sayılırdı. Kadın peçe ve çarşafla örtünmekte, kafes hayatı yaşamaktaydı. Eğitim hayatı sınırlıydı. Ekonomik alanda çalışma özgürlüğü yoktu. Ülkemizde kadın problemimizi ilk kez tam olarak ele alan ve bu konuda köklü değişiklikler yapan Mustafa Kemal  Atatürk olmuştur. Ona göre kadın hakları tanınmadıkça Türk ulusunun sosyal hakları gerçekleşemezdi. Gazi, ulusal bağımsızlık savaşında bütün varlıklarını ortaya koyan kadınların, sosyal hayatta hak ettiği yeri ve görevi almasının zamanı geldiğine inanıyordu. 1923’te Mustafa Kemal kadının önemini vurgulayan konuşmalar yaparak kadınların erkeklerle aynı seviyede olmasını, kalkınmanın kadın erkek birlikte güçlerini koyarak gerçekleşeceğini vurgulamıştır. Mustafa Kemal birinci planda kadının haklarını ortaya koyacak olan Türk Medeni Kanunu üzerinde durmaktaydı. 1924’te 26 hukukçudan oluşan komisyon İsviçre Medeni Kanunu’nun Türk gereksinimlerine göre uygulanması amacıyla çalışmaya başladı. 17 Şubat 1926 da 937 maddelik yasa TBMM de kabul edildi. Ve 4 Ekim 1926 da yürürlüğe girdi. Türk Medeni Kanunu kadınlar için milattır.1924 Anayasası’nın getirdiği hür ve demokratik yapının doğal bir sonucu ve onu tamamlayıcı bu kanun ile kadınlar önemli haklar elde etmiştir. Birden fazla kadınla evlenmek kalkmış ve resmi nikâh zorunluluğu getirilmiştir. Kadınlar evlenme ve boşanmada söz sahibi olmuşlardır. Kadınlar çeşitli kurumlarda görev almaya başlamışlar ve istedikleri mesleğe girme hakkı ve miras konusunda erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. Mahkemede tanıklık yapma ve boşanmada da eşitlik sağlanmıştır. Türk Medeni Kanunu, Atatürk devrimlerinin temeli, dinsel hukuk düzeninden laik hukuk düzenine geçişin belgesi, bir hukuk ve uygarlık anıtı olarak kabul edilmektedir. Bizler Türk kadınları olarak, Atatürk’ün getirdiği, bize kişiliğimizi ve onurumuzu armağan eden, haklarımızı veren, Türk Medeni Kanununun temel ilkelerini koruyacak ve bunlardan asla ödün vermeyeceğiz. Türk kadını, Medeni Kanunun kabulüyle ekonomik, sosyal ve hukuksal alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmuş, ancak siyasi ve demokratik alanda kadın erkek eşitliği 1930 da belediye seçimlerinde oy verme ve seçilme, 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilerek sağlanmıştır. Bugün bakıyoruz ki kadınlarımız seçme haklarını erkeklerle eşit olarak kullanabilirken, maalesef seçilme haklarını  eşit kullanamamaktadırlar.Eril yönetimlerin hakim olduğu siyasi partiler, kadınların seçilme haklarının kullanılması konusunda pozitif ayırımcılık uygulamaları gerekirken, ancak göstermelik kotalarla kandırmaca taktiği gütmektedirler. Kadınlar çok az bir oranda vitrin ismi olmakta ve erkek adayların seçilmesini sağlayacak çalışmalar yapmak üzere kadın kollarına mahkum edilmektedirler.”

“KADINLARIN KARAR MEKANİZMALARINDA YER ALMASINI İSTİYORUZ”

“Oysa istediğimiz kadın görüşünü temsil edecek adayların önümüze konması ve karar mekanizmalarında yer almasıdır.Önümüzdeki yerel seçimlerden başlamak üzere meclis üyesi listelerinde fermuar sistemi uygulanarak kadınlarımızın da seçilebilir sıralarda eşit olarak yer almasıdır.Belediye başkanı adaylarının belirlenmesi sürecinde zaten çok az olan kadın belediye başkanlarımızın bile yerlerinin korunmayıp aday gösterilmediklerini ve kadın aday sayısında azalma olduğunu esefle gördük. Bugün ancak Siyasi Partiler Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle kadınlar olarak yıllarca ısrarla  istediğimiz erkeklerle eşit düzeyde yüzde elli temsile ulaşabileceğimizi biliyoruz ve istiyoruz.              Ülkemizi, beldemizi, ilimizi, ilçemizi yönetebilecek aklımızda, donanımımızda, yeteneğimiz de vardır ve mücadelemiz eşitlik sağlanıncaya kadar devam edecektir” dedi.