Nilgün KAYA
Sivas katliamında yaşamını yitirenler, 27’nci yılında Ayvalık Cumhuriyet meydanı’nda anıldı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ayvalık Şube Başkanı Vedat Tekten tarafından yapılan açıklamada, “Bundan tam 27 yıl önce büyük Halk önderi ve Alevi Piri, Pir Sultan Abdal’ı Anma etkinlikleri kapsamına Sivas’a giden canlarımızın 33’ü, bütün devlet güçlerinin gözü önünde karanlık zihiniyetçi, gerici, nefret dolu, barbar ve şeriatçı bir güruh tarafından katledildi. Bu korkunç katliam son derece planlı ve organize bir çalışma sonucunda el birliği ile gerçekleştirildi. Dönemin Sivas Belediyesi tarafından katliamdan birkaç gün önce şehrin içinde hiçbir yerde kaldırım ve yol çalışması yokken ortalık yerlere parke taşları döşendi ve bırakıldı. Dönemin Belediye Başkanı katliam sırasında arabası üzerinden ‘Gazanız mübarek olsun’ çağrısı yaptı. Otelin önüne bulunan askerler katliamcı güruha herhangi bir müdahalede bulunmadan, otelin önünden sebepsiz ayrılarak katliamın önünü açtılar. Katliamın gerçekleştirildiği bölgeye bilerek hiçbir emniyet gücü de gönderilmedi. Göstermelik olarak orada bulunan birkaç polis ya da emniyet mensubu olayları izlemekle yetindi. Yandaş medya 2 Temmuz öncesinde başlattığı iğrenç taktiklerine sonra da devam ederek yaptıkları yayınlarla bu provokasyonu adeta köpürttüler, çoğalttılar. Katliamın yaşandığı gün devlet erkanı, şeriatçı güruhun toplanmasını ve otel önünde kalabalıklaşmasını saatlerce izlediler. Bu barbarlar, kan ve intikam sloganları ile harekete geçerken hiç kimse onlara müdahale etmedi. Canlar, Türkiye Cumhuriyetinin milli mücadelesinin başladığı bir kentin tam göbeğinde, tam 8 saat, bu faşist, gerici, şeriatçı güruhun insafına terk edildiler. Bugün ben, Anadolu’nun herhangi bir dağında mahsur kalan bir arkadaşımı buradan kurtarabilme yetisine sahibim ama devlet 8 saat bu faciayı seyretti. Katiller önce etkinliğin yapıldığı kültür merkezine daha sonra da ‘Kahrolsun laiklik, şeriat isteriz’ sloganları ile otel önüne kolluk güçlerinin gözetimi altında yürüdüler. Açıkça görüldüğü gibi bu katliam, egemenlerin bütün unsurlarıyla, el birliğiyle organize ettiği ve şeriatçı katillerin tetikçiliğiyle hayata geçirdiği bir katliamdır. Katliamdan sonra gerici güruh içerisinde, bu insanlık suçunu işleyenlerin çok az bir kısmı tutuklandı, dava açıldı, uzun süren yargılamalar sonunda bu katillerin çoğu ya hiç ceza almadılar ya da küçük cezalarla kurtarıldılar. Hiçbir sağlık sorunu olmayan ve katliamda başı çekip mahkemede hiçbir pişmanlık belirtmeyen Ahmet Turan Kılıç hepimizin bildiği gibi geçtiğimiz günlerde affedildi. Oysa biz 27 yıl boyunca dedik ki; insanlık suçunda af olmaz’ ama dinlemediler. Haklarında dava açılan katillerin bir kısmı ne hikmetse hiç bulunamadı ya da bulunmadı. Daha sonra bu katillerin bir kısmının Sivas’tan hiç ayrılmadan, orada yaşadıkları, askere gittikleri, evlendikleri, ehliyet aldıkları, tapu tescili ile gayrimenkul edindikleri ortaya çıktı. Şu anda bile Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri kırmızı bülten sayfalarına Sivas katilleriyle ilgili herhangi bir doküman arz etmiş değiller. Yani Sivas katilleri bugün bile aranmıyorlar. O dönemin yöneticileri, Tansu Çiller, ‘Çok şükür ki dışarıdaki vatandaşlarımıza herhangi bir şey olmadı’ deme hadsizliğini gösterdi. Sivas davasının zaman aşımına uğramasından sonra dönemin başbakanı bugünün AKP genel başkanı ‘Hayırlı olsun’ diyebildi. Süleyman Demirel, Aziz Nesin’i suçlayarak, ‘Bu işte abartılı bir isyan havası seziyorum’ diyebildi. Haklarında cezası kesinleşmiş 11 sanıktan hiçbiri yakalanmamış ve hiçbiri ceza almamıştır. Davası halen devam eden 3 sanığın iadesi konusunda devletimiz herhangi bir girişimde bulunmamakta. Örgütlerimizin Avrupa devletlerine yaptığı müracaatlarda maalesef cevapsız bırakılmaktadır. 27 yıl böyle geçti canlar. Bu zihniyet kadına şiddet uygulayan, çocuğa cinsel tacizde bulunan, her türlü hilekarlığı din kisvesi altında yapan, tarikat yuvalarını tecavüz yuvaları haline dönüştürüp, türlü çeşitli suç işleyen insanlara karşı da bu duyarsızlığını her alanda gösterdi adeta onları teşvik etti. Bugün ise AKP iktidarı sadece Alevi’ye değil tüm ilerici, demokrat kesimlerin tümüne karşı baskı ve sindirme politikalarını sürdürmektedir. Gezi direnişinden beri olağan bir şekilde iktidarını devam ettirme şansı kalmayan AKP ,ülkeyi süreklileştirilmiş bir OHAL rejimi ile yönetmeye ve toplum üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. Özellikle Gezi direnişi sonrasında gerçekleştirilen 15 Temmuz darbesini bahane edilerek ilan edilen OHAL, daha sonra baskı politikalarını da ağırlaştırılmış, bu süreçte çıkarılan KHK’lar ile on binlerce insan haksız yere işten atılmış, muhalif basın ve yayın organları kapatılmış, binlerce insan hukuksuz kararlarla tutuklanmış, malına mülküne insnaların keyfi biçimde el konulmuştur. Bu haksızlığa boyun eğmeyip direnen insanlar, iktidarın haksız politikalarından paylarını fazlasıyla almışlardır.” dedi.
Roboski’yi, Ankara Garı önünde yaşanan bombalama ile 103 kişinin ölümünü hatırlatan Tekten, “AKP’nin kurduğu yeni düzen farklılıklara asla izin vermemektedir. Çoğulcu yapı yok etmeye çalışan tekçil bir anlayışla harekete edilmektedir. Yeni devlet bu tekçilik üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. AKP iktidarı kendisinden olmayan herkesi düşman kabul etmekte ve terörle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Bugün toplumun muhalif kesimlerinin hiçbir can ve mal güvenliği kalmamıştır. Devletin tüm organlarını ele geçiren iktidar halkın bütün kesimlerini kontrol altına almaya çalışmaktadır” dedi.