Nilgün KAYA
Ayvalıklı Mert Özer, Teknoloji devi Google’ın en stratejik bölümlerinden birinde çalışacak. Google, binlerce başvuru arasından seçtiği 32 yaşındaki Mert Özer’e, internet alışverişlerindeki para transferleri ve finans güvenliğini emanet ediyor.
Ayvalık’ta doğup büyüyen, eğitimci ailenin iki çocuğundan biri olan Mert Özer, eğitimdeki başarısını iş hayatına da taşıdı. İnternet araması, çevrim içi bilgi dağıtımı, reklam teknolojileri ve arama motorları için yatırımlar yapan çok uluslu Amerikan anonim şirketi Google, Ayvalıklı Dr. Mert Özer’i stratejik bir biriminde işe aldı. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra Amerika Arizona Eyalet Üniversitesi’nden aldığı daveti değerlendirerek orada doktorasını tamamlayan Mert Özer, 2020 yılının Nisan ayında Google başvurdu. 4 ay süren mülakatlarda Amerika, Asya ve Avrupa’dan binlerce kişiyle yarışan Mert Özer, seçilen tek kişi oldu. Başarılı genç, dünyanın en önemli şirketlerinden olan Google’ın en stratejik bölümlerinden biri olan internet alışverişlerindeki para transferleri ve finans güvenliği biriminde 1 Şubat itibarıyla çalışmaya başladı.
“İYİ BİR SONUÇ ALDIM. HEYECANLIYIM, MUTLUYUM VE ŞANSLIYIM”
Google’ın Silikon Vadisindeki merkezi kadrosuna geçiş yapan Mert Özer, “Ayvalık’ta öğretmen bir aileye doğdum. Sürekli peşimde ‘oku’ baskısı olmuştur. Liseyi Balıkesir Fen Lisesi’nde okudum. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğinde yüksek lisansımı tamamladım. Oradaki bağlantılar üzerinden ABD’de çeşitli programlara başvurdum. Arizona Eyalet Üniversitesinden kabul alınca 2015’te buraya geldim. 2019 Aralık ayında doktoramı bitirdim. Hali hazırda bir şirkette çalışıyordum. Bir yandan da üniversitelere ve şirketlere kendi profilimi gönderiyordum. Google geçen yaz görüşmeye başladık. 3-4 ay sürdü. 8 mülakata girdim. Pek verimli bir süreç değildi. Genel bilgisayar bilimleri, veri yapıları, algoritmalar, kodlamalardı sorular. Sonrasında doktora yaptığım alanda yapay zeka üzerinde sorular soruldu. Bir de davranışsal bir mülakat oldu. Ne kadar geçimli birisiniz, takım çalışmasına ne kadar yatkınsınız gibi. Benim verdiğim cevapları notlar bir gruba gitti, değerlendirildi. Sonunda iyi bir sonuç aldım. Heyecanlıyım, mutluyum. Herhalde şanslıyım da. 1 Şubat’ta çalışmaya başlayacağım. Bakalım göreceğiz” dedi.
“KÜÇÜKLÜĞÜNDEN BERİ HEDEFİNDE BİLİM ADAMI OLUP İNSANLIĞA HİZMET ETMEK VARDI”
38 yıl öğretmenlik ve eğitim yöneticiliği yapan baba Tayfur Özer, “Öğretmenlik ve müdür yardımcılığı görevimin çoğunu Ayvalık’a çalıştım. Çocuğum Ayvalık’ta doğdu. İlkokulu Ayvalık 15 Eylül Okulunda okudu. Balıkesir Fen Lisesi’nden sonra ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğinin ardından Amerika’ya yapay zeka alanında doktora eğitimine gitti. Küçüklüğünden beri hedefinde bilim adamı olup insanlığa hizmet etmek vardı. Bununla birlikte yürüdü. Hakikaten zekasının disipline edilmesinde biz tabii ki rol oynamışızdır. Ben şuna inanıyorum ki; bizim Türk gençleri, çocukları, zekaları iyi disiplinize edilse, iyi bir eğitim uygulanabilse şu an da Silikon vadisinde benim oğlum gibi yüzlerce Türk genci olurdu. Hindistanlılar, Avrupa veya başka ülkelerden giden gençler yerine Türkler olurdu. Bizim gençlerimizdeki zeka seviyesi inanıyorum ki Hintlilerden çok daha yüksek ama bizim en büyük sıkıntımız eğitim sistemimiz. Eğitim sistemimizin iyi olmaması, sürekli değişiyor olması çocuklarımızı bu seviyeye gelmesine neden oluyor. Bizim çocuklarımızın başarısında eşim ve benim eğitimci olmamızın katkısı vardır. Çünkü biz işi okula bırakmadık. Biz hep kendimiz takip ettik. Çocuklarımız için dosyalar tuttuk. Sınavlarda yanlış yaptıkları konulara kadar herşeyi istatistiksel tuttuk. Bu çocuk Google’ın en stratejik birimine girdiyse bunun altında bir kitap yazılacak kadar bilgi ve emek vardır.” dedi.
“SADECE AİLESİ İÇİN DEĞİL TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK GURUR YAŞATTI ÇOCUĞUMUZ”
Mert’le gurur duyduklarını ifade eden baba Tayfur Özer, “Bizim için çok büyük bir gurur oldu. Biz Nisan ayında Google yapay zeka alanında 1 kişi alınacağı duyurusu yapıldığı ve başvuru yaptığında onun da ümidi yoktu, bizim de yoktu. Çünkü Google dünyanın en büyük şirketlerinden biri. Maddi, manevi getirisi çok yüksek. O yüzden binlerce insanın başvuracağını o da biliyordu, biz de biliyorduk. Ama 4 aylık mülakat sürecinde sürekli birilerini eleyerek Eylül’ün ortalarında sonuçlar belli oldu ki o bir kişi bizim çocuğumuz seçildi. Çok büyük gurur duyduk ve biraz da şaşırdık. Bu kadar Hintli ve Avrupalı binlerce insan başvurmuştu. Bu nasıl oldu? Demek ki hakikaten bizim çocuğumuzun onlardan üstün tarafları varmış. Bu büyük bir gurur. Onun için de. Türkiye içinde büyük bir gurur. Sadece ailesi için, Ayvalık ya da Elazığ için değil bütün Türkiye için büyük gurur yaşattı çocuğumuz” dedi.
“İNSANLIĞA HİZMET EDİYORLAR AMA GÖNÜL İSTER Kİ ÜLKELERİNDE ÇALIŞSINLAR”
Mert’in kız kardeşinin, İTÜ Elektrik Elektronik Bölümünü bitirerek İTÜ’de Savunma Teknolojileri ve İnsansız hava araçları üzerine yüksek lisans yaptığını kaydeden Baba Tayfur Özer, “Yapay zeka üzerine uzmanlaşıyor. Eğer bitirirse abisi onu Amerika’da bir doktora eğitimine götürecektir mutlaka. Biz arzu ederiz ki bu çocuklar, bizim ülkemize de hizmet etsinler. Benim çocuğum gibi yüzlercesi Amerika’da, Avrupa’da. Tabii ki insanlığa hizmet ediyorlar ama bir de ülkelerine hizmet etme noktasında gönül ister ki ülkelerinde çalışsınlar ama ülkemizdeki şartlar malum. Bu çocukları, bu beyinleri yurt dışına kaçırıyoruz ve bu konuda da üzülüyoruz tabii ki” dedi.
“OĞLUMUN ÇOK DİSİPLİNLİ VE FEDAKAR BİR EĞİTİM SÜRECİ VARDI”
Emekli Öğretmen anne Bahriye Özer, “Küçükköy doğumluyum. Burada doğdum, burada büyüdüm. 10 yıl yatılı okudum. Yatılı okumanın nasıl olduğunu bilirim, hayata hazırlar. O yüzden çocuklarımı 14 yaşında yatılı okula zevkle gönderdim çünkü hangi artılarla döneceklerini biliyordum. Doğru da yapmışız. Her anne, çocuğum yanımda dursun, aman ne olursa yanımda olsun’ der ama asıl annelik fedakarlık gerektiriyor. Sevgi böyle birşey. Çocuğunuzun, ülkenizin geleceği için bağrınıza taş basacaksınız, yavrunuzu uzaklara da olsa göndereceksiniz ve onların güzel haberleriyle mutlu olacaksınız. Oğlumun çok disiplinli ve çok fedakar bir eğitim süreci vardı. Daha okula başlamadan okuma gecelerimiz vardı ve o sayede okumayı çok sevdi. Yalnızca anneyle yan yana olmak bile okuma sevgisini geliştirdi. çok emekler var, sayfalarca anlatılacak ama zevkle örülen bir örgü bu. Çocuklarımızın geleceğine doğru yatırım yaptığımıza inanıyorum. Eşimin eğitim konusunda bir tek sınırı yoktu. İstediğiniz kadar kitap alabilirsiniz. Sınır yok, maddi limit açısından hiç sınır koymadı. Deliler gibi kitap alırlardı. 4 yaşında beceri eğitimine başladım. 5 sayfa günde limit koymuştum. ‘Daha çok çalışalım anne’ diyordu. Bunların hepsinin semeresini aldık. Okumayı çok sevdiler, eğitimi çok sevdiler. Çok emek verdiler. Birçok çocuk gezerken, eğlenirken onlar kitaplara gömülmüşlerdi. Biz de aynı derecede fedakarlık ettik. Sonuç çok güzel, gurur verici. Bir anne daha ne isteyebilir ki?” dedi.