Haber: C.Saffet YILMAZ– Nilgün KAYA
Dünya Su Günü nedeni ile Zeytinli ve Burhaniye’de bir araya gelen Kuzey Ege çevre örgütleri, su ve su yönetiminin önemine vurgu yaparken, Dalyan ve Gömeç sahilindeki sulak alanlarına moloz ve çöplerle dolgu yapılmasını protesto ettiler.
Zeytinli Turban yöresindeki Naim Süleymanoğlu İlkokulu önünde saat 11.30’da toplanan çevre örgütleri ve yaşam savunucularının dünya su günü etkinliğine CHP Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı ve Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin de katılarak destek verdi. Açıklama, çevre örgütleri adına Hülya Budak ve Kubilay Öztürk tarafından yapıldı.
Suyun, tüm canlılar için vazgeçilmez temel ihtiyaçlardan birisi ve bu nedenle tüm canlılar için bir hak olduğuna dikkat çekilen açıklamada, ” Suyun sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için önemi asla tartışılmaz. Tarih boyunca, su kaynakları için çeşitli mücadeleler yaşandığını hepimiz biliyoruz. Günümüzde ise, ne yazık ki, dünyada 2 milyarın üzerinde insanın sağlıklı ve yeterli su bulamadıkları da bir diğer olgu. İşte bu gerçeklere dikkat çekmek için Birleşmiş Milletler 1993 yılından bu yana 22 Mart’ı “Dünya Su Günü” olarak kutlama kararı almıştır. Ülkemizde de, her 22 Mart’ta su konusuna dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için pek çok etkinlikler yapılmaktadır. Diğer yandan, günümüzde “küresel ısınma” diye adlandırılan bir önemli gerçek daha var. Fosil yakıt kullanımı başa olmak üzere, pek çok nedenle gezegenimizin atmosferi hızla ısınıyor ve Dünyamız, her gün belirtilerini yaşadığımız, yoğun bir iklim değişimini yaşıyor. Bu durum, bilinen yağış rejimlerini de değiştiriyor. Süreç böyle devam edecek olursa, önümüzdeki 20-30 yılda dünyanın % 40’tan fazlasının su sıkıntısı çekeceğini hesaplıyor bilim insanları. Bu realite, ülke ayırımı göstermeksizin tüm insanlığa, sahip olunan su kaynaklarının, yeraltı ve yerüstü rezervlerinin kıskançlıkla korunması gerektiğini söylüyor. “Peki insan türü böyle mi yapıyor?” derseniz, ne yazık ki cevabı hayırdır. Ne küresel ısınmayı önleyecek gerçekçi tedbirler alınıyor, ne de mevcut su kaynakları ciddi olarak korunuyor. Ülkemizde de durum böyle. Artık, su fakiri ülkeler sınırına gelip dayanmış bulunan Türkiye’de, mevcut yüzey sularının % 79’unun “kirli” kategorisine girdiği biliniyor. Yeraltı sularında ise bu oran % 16’ya ulaşmış durumda. İnanılması güç ama zenginliklerimizi korumayı bilmiyoruz. Pek çok şehrimizde, artık evlerin çeşmelerinden akan su, içilebilir nitelikte bile değil. Su neredeyse bütünüyle ticari bir meta haline getirilmiş bulunuyor.” Denildi.
“BALIKESİR’İN EGE KIYISINDAKİ EN ÖNEMLİ SULAK ALANI YOK EDİLİYOR”
Su konusunda çok şanslı bir bölgede yeralan Edremit Körfezi’nde suların kirletildiğine ve Balıkesir’in Ege kıyısındaki en büyük ve önemli sulak alanın ranta dönüştürülmek için tahrip edildiğine vurgu yapılan açıklamada, ” Sahip olduğumuz kıymetin değerini, burada da bilemiyoruz. Orman ve dağlardan beslenen tüm derelerimiz, ovalara inip de, insanların yoğun olduğu alanlara ulaştığı andan itibaren, kirlenmeye başlıyor. Sonra da, her türlü sıvı ve katı atığı bünyesine alarak Körfez’e kadar taşıyor. Yani, güzelim derelerimiz artık denizlerimizi kirleten en büyük faktörlerden biri haline gelmiş durumda…Dostlar, durum tam da böyleyken Kazdağları ekosisiteminin son örneklerini barındıran ve vaktiyle kıyılarımızda uzanan devasa Dalyan bölgesinden geriye kalan ve şimdiki Altınkum Mahallesi’nde yeralan son sazlıkların ve sulak alanların betonlaştırılması girişimlerine sessiz kalmamız mümkün mü? Çıkrıkçı ve Çoruk’daki meraların vasfını yitirmesine, suyun daha derine kaçmasına yol açarak, buraların parsellenmesine, bir kısmında vahşi yöntemlerle dolgu yapılmasına, diğer kısmının imara açımasına sessiz kalmamız mümkün mü? Halbuki bu alanlar, içinde yaşayan binlerce canlıyla birlikte bölge ekosisteminin korunması gereken son örnekleridir. Bizler, Dünya Su Günü’nde yerüstü sularımızın kirlilikten kurtarılmasının ve korunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Sulak alanlarımızın hiç olmazsa kalanının kurtarılmasını istiyoruz. Meralarımızın kötü bir dolgu yöntemiyle geri dönülemez şekilde tahribine son verilmesini istiyoruz.” denildi.
Daha sonra topluca Burhaniye Cumhuriyet meydanı’nda toplanan kitleye seslenen Burhaniye Çevre Platformu (BURÇEP) sözcüsü Av. Filiz Sonsuz, 1993’ten günümüze su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi için farkındalık yaratılması amacı ile 22 Mart’ın Dünya Su Günü olarak ilan edilmesine karşın,suyun bir yaşam hakkı olması yönünde değil, bir meta olarak görülen politikaların öne çıkartıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu;”Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 yılında 22 Mart tarihini giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması için farkındalık yaratmak Amacıyla “Dünya Su Günü” olarak kabul etti. Hal böyle iken, ne yazık ki bütün bunlar yetmezmiş gibi sulak alanlar yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle sulak alanların konut rezervi olarak kullanılmasının önü açılıyor. Çok yakınımızdaki Akçay sazlığı sulak alanı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin hedefinde, imara açılıp satılması hedefleniyor.Oysa Türkiye, 1993 yılında imzaladığı ve 1994 yılında yürürlüğe giren RAMSAR sözleşmesi ile sulak alanlarını koruma altına alacağına dair uluslar arası camiaya taahhütte bulunmuştu.”
“SU TİCARİLEŞTİRİLDİ VE KİRLETİLDİ”
“Suyun ticarileştirilmesi yönünde yasa değişiklikleri hızla çıkarıldı. Halkın suya erişimi paralı hale getirildi. Suların ticarileştirilmesi yetmedi, kirletilmeye başlandı. Sanayi atıkları ve kirli sular derelere, ırmaklara, göllere, denizlere akıtılıyor. Taş ocakları, maden işletmeleri, yer altı ve yer üstü sularını zehirliyor ve kirletiyor. Ayrıca, maden işletmelerinin kullandığı suyun miktarı da korkunç boyutta. Örnek vermek gerekirse, Madra Dağı’mızda başta Düdüklü Suyu olmak üzere su havzalarında faaliyet gösteren TÜMAD altın madeni, bir saniyede 57 Lt. bir günde 2 olimpik havuz, ayda 60 olimpik havuz, yılda da 720 olimpik havuz dolduracak kadar, yani yılda toplam 1.804.032 m3 (TON) su kullanacaktır. Önlem almak yerine suların kirletilmesine, ticarileştirilmesine karşı mücadele edenler engellenmek, cezalandırılmak isteniyor. Köylünün, çiftçinin geçim kaynağı olan, tarlalarını sulamak amacıyla kullandığı sular ücretli hale getiriliyor.Öte yandan kullanılabilir sularımız azalıyor. Bir yandan küresel iklim değişikliği sonucu kuraklık artışları, diğer yandan suların yanlış kullanımı, sularımızın hızla azalmasına neden oluyor. Hepimiz, sağlıklı temiz suya erişimin her yıl daha da zorlaştığının farkındayız. Ülkemizde toplam kullanılabilir su miktarı 112 milyar m3 olup kişi başına yıllık su tüketimimiz ise 2011 yılında 1519 m3iken günümüzde bu rakam 1333 m3 e düşmüştür. Bu rakamlara göre, su zengini değil, su fakiri bir ülkeyiz.”
” HES KABUSU”
“Akarsularımızın neredeyse tümü üzerine sulama ya da enerji barajları (HES) kurularak, doğal akışlarından koparılmaktadır. Bu sulardan kimileri yüksek rant elde ederken, canlıların suya erişimi önünde büyük engeller oluşturulmaktadır. Yaşamın sürdürülmesini değil sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen hükümetler, sularımızı sanayiye ve madencilere peşkeş çekmektedir. Su havzalarında, mutlak koruma alanı, 300 metreden 100 metreye düşürüldü. Her türden madencilik faaliyetleri sona erdirilmeli, TÜMAD’da üretim derhal durdurularak ocaklar kapatılmalıdır. Suyun ve enerjinin ticarileştirilmesi amacıyla kurulan ve kurulacak olan tüm barajların yapılmasına son verilmelidir. Bütün su havzaları koruma altına alınmalı, su havzalarında madencilik ve kirletici sanayi faaliyetleriyle mevcut havza işgallerine son verilmelidir. Yaşamlarını geçimlik tarım yaparak sürdüren küçük çiftçilerin sulama sularının paralı hale getirilmesine karşıyız. Akarsuları, gölleri, göletleri şirketlere teslim ederek, sadece parası olan çiftçilerin suya erişimine neden olacak olan su özelleştirmelerine göz yummayacağız. Suyun ticarileşmesi sonucunda, nitelikli ve ücretsiz su kullanabilme olanağı bulamayacak olan halk, toplumsal ölçekte artacak zehirlenme, bebek ölümleri, salgın hastalıklar, sakat doğumlar ve benzeri sağlık riskleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Evlerde, 4 kişilik ailenin gereksinimini karşılayacak miktarda su tüketiminin ücretsiz sağlanmasını talep ediyoruz. Yeni sulama barajları yapmak için harcanacak paraların, damla sulama düzeneklerinin kurulmasına harcanması gerektiğine; böylece üretimin daha çok artacağına, toprak kalitesinin korunacağına ve maliyetin düşeceğine inanıyoruz. İçme suyu, sulama suyu, ve enerji amaçlı barajlar ile HES regülâtörlerinin, ekolojik dengeyi , yer altı ve yer üstü su sistemini bozduğunu, İklimi değiştirdiğini, ormanlık alanları ve verimli tarım arazilerini sular altında bırakarak bölge halkının geçim kaynaklarını yok ettiğini bilerek Körfez bölgesinde Ayvalık’tan Küçükkuyu’ya kadar planlanmış barajların yapımından vaz geçilmesini , bunların yerine enerjide kayıp–kaçak oranının düşürülmesinin ve enerjinin etkin kullanımının sağlanmasının şart olduğunu vurguluyoruz. Aşırı su tüketen kirli endüstri tesislerinden derhal vazgeçilmelidir. Suyumuzu vahşice tüketen ve kirleten madencilik faaliyetlerine son verilmesini istiyoruz.” Denildi.