Nilgün KAYA
Eğitim Sen, Mecliste görüşülen Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı ile ilgili birçok yerde olduğu gibi Ayvalık’ta da açıklama yaptı. Eğitim emekçileri tasarının meslek kanunu olmaktan çok uzak olduğunu kaydederek, kanun tasarısının geri çekilmesini istedi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası birçok ilde TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısına dair basın açıklaması yaptı. Ayvalık’ta ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapılan açıklamada, “Bugün Öğretmenlik Meslek Kanunu meclise sunuluyor. Bizlere sorulmadan, görüşlerimiz alınmadan hazırlanan bu yasa tasarısı bizi ifade etmekten, bizim sorunlarımızı çözmekten uzaktır. Bu yasa öğretmenleri kariyer basamaklarına ayırarak, öğretmenleri bölmeye hizmet edecektir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı kapalı kapılar ardında, kanunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikalarının, görüş ve önerilerini dikkate almadan hazırlanmış ve 2021’in son günü TBMM’ye sunulmuştur. Öğretmenlik Meslek Kanununu, 18 milyon öğrencinin eğitim hakkını ve bir milyona yakın öğretmenin çalışma koşullarını düzenlemesi bakımından çok önemlidir.
Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası uyarınca: “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir”. Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısında öğretmenlerin nitelikleri başta olmak üzere oluşturulan komisyonlar, önerilen eğitim sertifika programları pek çok belirsizlik taşımakta ve bunların belirlenmesi Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakılmaktadır. Bu durum anayasaya aykırı olarak yasama yetkisinin yürütmeye devredilmesi anlamına gelmektedir.
Tasarı gerçekte üç madde üzerine odaklanmıştır. Birincisi; madde 4 ile Adaylık Kaldırma Sınavı kaldırılmıştır. İkincisi; Öğretmen, Uzman ve Başöğretmenlik olarak öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayırmaktadır. Böylece öğretmenler arasında eşitsizlik, hiyerarşi ve keskin ayrımlar üreterek çalışma barışının bozulmasına yol açmaktadır.
Üçüncüsü; 1. Derecede bulunanlara bir yıl sonra uygulanmak üzere 3600 ek gösterge ile yine bir yıl sonra yürürlüğe girecek olan eğitim ve öğretim tazminatında değişiklikler getirilmektedir. Ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi ve sözleşmeli öğretmenlerin tüm hakları ile kadroya geçirilmesi gerekirken bu tasarıyla birlikte öğretmenlere yeni kariyer basamakları dayatılmaktadır. Tüm öğretmenlerin esas beklentisi güvenceli iş ve eşit işe eşit ücrettir.
Tasarının pek çok yerinde geçen “kademe ilerleme cezası almamış olmak” gibi ifadeler sendikal örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak, iktidara yakın sendikalara üye olmaya yönlendirmek gibi sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Düzenleme ile sendikal faaliyet nedeniyle alınan hukuksuz cezalar eleme gerekçesi haline getirilmekte, hakkını aramayan, hükümete koşulsuz itaat edenlere sınava girme hakkı tanınmaktadır. Öğretmenlik, doğası gereği ifade özgürlüğünü en çok kullanması gereken mesleklerden birsidir. Tasarıda 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yurttaşlık haklarını, akraba ve yakınların araştırılmasında olduğu gibi suçun şahsiliği ve masumiyet karinesi gibi en temel hukuk ilkelerini ihlal etmektedir.
Tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Bu durum öğretmen istihdamında eşitlik ve eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin en önemli sorun olmayı sürdürmektedir. Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı kapsamında değerlendirilmemiştir.
Tasarının yasalaşması halinde öğretmenler arasındaki ilişkiler ve mesleki dayanışma bozulacak, statü ve ücret farklılaşması okullarda yeni sorunları ve ayrımları beraberinde getirecektir. Öğretmenler arasında ortaya çıkan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen “sınıfsal” ayrışmalara, katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır. Bu durum eğitim emekçilerini karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmede gösterdikleri mesleki dayanışmadan uzaklaştıracaktır.
Tasarının öğretmen veli ilişkilerini olumsuz etkilememesi mümkün değildir. Öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenin saygınlığı öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiş olacaktır.
Siyasi iktidar eğer bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun bir düzenleme yapmalıdır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye kararı öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.
Öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdikleri görevin taşıdığı önemi, uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan bu kararın altında Türkiye’nin de imzası bulunmasına rağmen, bugüne kadar hemen hiçbir somut adım atılmamıştır. “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır.
Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” temel alınmalı, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve talepleri güvence altına alınmalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı geri çekilmelidir.” Denildi.