Nilgün KAYA
‘İki ay’ cenderesine sıkışmış, alt yapı ile başlayıp yeterliliği tartışılan üst yapı sorunu ile devam eden çok sayıda yeni mekan açılmasına rağmen kaliteli hizmet, eğitimli personel ve fahiş fiyat uygulaması engelini hala aşamayan Ayvalık, turizmde ‘Uyuyan güzel’ misali 70’lerden sonra daldığı uykusundan uyanmayı istiyor.
Turizmin en hareketli dönemi olan yaz sezonuna 2 ay kaldı ancak Ayvalık, 2022 Yaz sezonuna hazır mı? sorusu yanıt bekliyor. Turizmde yol haritası henüz net olmayan Ayvalık’ta yeni sezondan beklentiler, turizmin önündeki engeller neler? Ayvalık’ın turizm aktörleri bu sorulara yanıt arıyor.
Gazete Ayvalık olarak, 2015 yılında açtığımız turizm dosyasında, bu sorulara, turizm aktörleri ile birlikte yanıt aramaya devam ediyoruz. 2017 yılında sorunları birlikte irdelediğimiz Ayvalık Turizm Tanıtma Derneği Başkanı, AYTUGEB Genel sekreteri, 37 yıllık turizmci Ümit Özgültekin ile aradan geçen 5 yıla rağmen değişmeyenleri, eksikleri bir kez daha gündeme getiriyoruz, vakit varken yapılması umuduyla…
Nilgün KAYA- ‘Modası geçmeyen’ olarak tabir edilen ‘Deniz kum güneş’ turizmi, Ayvalık’ın en büyük kozu ancak dünyada bu turizm şekli ikinci planda kaldı. Dünyada ve haliyle Türkiye’de turizmin seyrine bakacak olursak Ayvalık’ta nasıl bir turizm anlayışı olduğunu düşünüyorsunuz?
Ümit Özgültekin- Turizm ile yatıyor, Turizm ile kalkıyoruz Ama… “Nasıl bir Turizm” tanımlamasını bir türlü yapamadık, şiddetle turizm ülkesi ve turizm kenti olmak istiyor gönlümüz.
Biraz bölgemizden ve Ayvalık’tan bahsedelim, sonra turizme bağlayalım sohbetimizi.Ayvalık Zeytinin yetiştiği ve sıvısının ülkemizde ve dünyada çok özel bir yerde olduğu özel bir kenttir.Tarihte değişik kültürlerde, değişik anlamlar yüklenmiş zeytine. Mitolojide de yer almış, kutsal kitaplarda da. Nuh peygamber tufanın bitip bitmediğini öğrenmek için gemisindeki hayvanlardan güvercini salar, ağzında zeytin dalı ile geri gelmesi üzerine doğanın normale döndüğünü, toprağın görünür olduğunu anlar. MÖ. 2 binlerde kurulan site devleti Atina’yı hangi tanrının koruyacağı tartışma konusu olur, yeni kente en değerli armağanı veren kazansın der Zeus. Tanrıça Athena’nın hediyesi bir zeytin fidanı olur ve Poseidon’un hediyesi rüzgardan hızlı giden attan daha değerli bulunur ve tanrıça Athena’nın adı yeni kente verilir; akıl, bilim ve sanat tanrıçası Athena’nın ağacı büyüyüp yüz yıllarca yaşar. Ağacın meyvesinden yemekleri lezzetli yapan sağlıklı bir sıvı elde edilir. Bu sıvı yaraları iyileştirir, geceleri aydınlık saçar, sıcak havalarda gölgesiyle insanları kucaklar, odunuyla onları ısıtır. Barışın sembolü zeytin ağacı yerleşik kültürün ve bereketin de temsilcisi olur.
Ayvalık Zeytinyağımızın büyük uğraşlarla aldığı coğrafi işareti ne yazı ki Büyük zeytin üreticilerimiz genellikle kullanmamaktadır. çok özel tatlarımız var ve gastronomimiz gelişmekte olan bir sektör. Ayvalık’ın mutfağı tipik Ege mutfağı gibi görünsede, aslıda kendine özgü bir mutfaktır. Ayvalık’ın değerleri, sahip olduğu harika denizinden çok daha fazla. Yerel kültürü , zeytin ve zeytinyağı, otlar.
Cunda( Alibey )adası sadece bir ada değil, adeta farklı bir dünya, farklı bir kültür. Ayvalık’ın bir parçası olmasına karşın, kendi kişiliğini koruyor. Papalina,ot ve deniz ürünü mezeleri ile meşhur kıyı restoranları, Ayvalık gastronomisinin Adeta laboratuvarı gibi çalışmakta ve yeni Ayvalık lezzetlerini özel mutfağımıza katmakta. Midilli ve Girit yemek kültürlerinin birleşmesinden Ayvalık lezzetleri ve sağlıklı mutfağı da ortaya çıkmıştır. Ayvalık’ımızın diğer özel bölgesi de Küçükköy’ümüzdür .Boşnak kültürünün yemekleriyle ünlenen Köyümüz, Ayvalık gastronomisinde çok özel bir yer tutmaktadır.
Ayvalık’ın Tarihi Kentine yukarıdan baktığınızda önünüzde bir amfi tiyatro var sanırsınız. Yüzyıllarca acı tatlı oyunların sergilendiği, yaşanmışlıkları içeren. Bakarsınız, bakarsınız da doyamazsınız seyretmeye. Yavaş yavaş içine girdiğinizde de sizi sarar sarmalar dostlukla, ayrılamazsınız. Ayvalık sonradan yaratılmış bir imaj değil, yaşanmışlıkların birikimi. Ayvalık hakkında bilmediklerimiz, bildiklerimizden daha çok olduğu kesin. Bu güzel ilçe biraz uğranıp geçilen turizm ile sınırlı kalmamalı. harika taş ev mimarisi, kiliseden dönme muhteşem camiler. Sahilin, denizin güzelliğinden çok daha fazlası arka sokaklarda saklı. Egeli olma özelliğini korumuş Ayvalık’ta her şey insanı tutup “Ben burada yaşamalıyım” a getiriyor.
Deniz tarafı Ayvalık’ın görünen yüzü, olması nedeniyle kısa bir mola verip yola devam edenlerin kaçırdıkları inanılmaz değerler, Görünmeyeni de arka sokaklar saklıyor. Rum nüfusun yoğun yaşadığı mübadele öncesi yapılmış olan Ortodoks kiliselerin bugün büyük bir çoğunluğu hala ayakta. Saatli Cami, Çınarlı Cami ve Hayrettin Paşa Camisi bunların en görkemlilerinden. Dışarıdan baktığınızda ihtişamlı bu yapıları içerden gördüğünüzde hayranlığınızı gizleyemiyorsunuz. Bir de Taksiyarhis Kilisesi var. Bu kilise Ayvalık’taki en eski yapı ve müze olarak hizmet veriyor. Saatli Cami (Aya Yannis Kilisesi) Çınarlı Cami (Aya Yorgis) işlemeli sarımsak taşları görülmeye değer. Çarşı caddesinin sonunda ziyaretinizi bekliyor. Kato Panaya Kilisesi, camiye çevrilmiş hali ile Hayrettin Paşa Camisi ise mavi renklerin hakim olduğu huzurlu atmosferi ile içine girenleri adeta büyülüyor,ve tabii birçokları.Son yıllarda bir sanat köyü olan Küçükköyümüz’de de kent konseyi çalışma gruplarımızla bir sanat ve kültür rotası çalışmamız olacak.
Buraya gelip de Şeytan Sofrası’na gitmemek, güneşi burada batırmamak olur mu? Olmaz tabii. Gerçekten buradan Ayvalık ve adaları, doğal güzellikleri sarımsak plajlarımız çok farklı görülüyor.
Ayvalık artık sadece kum-güneş-deniz ile değil, sahip olduğu diğer değerler ile öne çıkmalı. Yazlıkçıların egolarına yenik düşmemeli. Doğası, huzuru, zengin mutfağı ve tarihi değerleri ile Ayvalık üst kategoride turizm yapmayı hak ediyor. Buna yönelik kıpırdamalar beni mutlu ediyor. Umarım Ayvalık bir gün hak ettiği değere kavuşur, katma değeri yüksek turizm ile değerlendirilir.
Nilgün KAYA- Ayvalık, değişen turizm anlayışına uyum sağlayabiliyor mu? Turizm kenti olarak lanse edilen Ayvalık’ta turizm neden hala istenen durumda değil?
Ümit Özgültekin- Sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak için uzun dönemli turizm hareketleri yapmak için buradan başka yer kalmadı. Sağlıklı mutfağı, spor olanakları, doğal zenginlikleri, tarih ve kültür gezileri… Daha ne olsun? “Ayvalık turizm kenti” olmalı demekle turizm kenti olmuyor. Bunun için gerçekten kafa yormak, dünya turizmini, Türkiye’nin dünya siyasetini, turizmdeki ortaya çıkan beklentileri, yeni eğilimleri çok yakından takip etmek, bilmek gerekiyor. Bunu herkesin bilebilmesi mümkün değil, gerekli de değil. BİLGİYE İHTİYAÇ VAR Turizmi globalde izleyip, yerel koşullara göre uygularsak en büyük faydayı sağlarız. Üç kuruşa turizm yaparak, doldur boşalt turizmin kimseye, hele memlekete hiç faydası olamaz. Bilinçli, sürdürülebilir, çevre dostu, geliri tabana yayılan, kitlesel değil katma değeri yüksek turizm yapabilmek için belediyelerimize çok, ama çok ihtiyacımız var. Onların da turizmi bilenlere… Elimizde altın var biz teneke muamelesi yapıyoruz. Bu Altını işleyerek daha güzel hale çevirmek mümkün. Tarihse tarih, doğaysa doğa, kültürse kültür. Bizim beceremediğimiz, bunları paketleyip, değerli ürün olarak, değerine sunamamak…
Turizm düşündüğümüzden de karmaşık ve dinamik bir olay. Onu anlayıp reflekslerine göre, doğru hareket edebilmek için o kültürün içinde yoğrulmuş olmak gerekiyor. Yani pek çok yaşanmışlıklar, deneyimlere sahip olmak. Anlık değişimlere hazır olmak, doğru refleksler verebilmek o kültüre hakim olmayı gerektiriyor. Bunu bilmeyene anlatmak o kadar zor ki… Kaybettiğimiz Alman ve Fransız Turist’ler için “Ne yapmak gerekir?” in cevabı hiçbir kitapta yazmaz. Üniversitelerde hiçbir hoca anlatamaz. Çünkü bir anda olmuş ve daha önce örneği yok. O zaman yaşanmışlıklar, deneyim ve önseziler devreye girecek ve siz bir çözüm bulacaksınız, eğer bulabilirseniz. Yani turizm bilinçli yapılacak, bilerek yapılacak bir iş. Otel inşaatı yaparken, “ya bu turizm işi güzelmiş, biz de girelim” ile olacak iş değil.
Bu kadar çok, başka milletleri kıskandıran kültür ve tarih birikimimiz var. Neden, katma değeri yüksek turizm yapmıyoruz? Çünkü kolaycıyız, çünkü kopyacıyız. Maalesef hesap kitap da bilmiyoruz. Maliyet muhasebesi yaparken, içine kitle turizmi ile tahrip ettiğimiz doğamızı, kirlettiğimiz havamızı, denizlerimizi, yapılan devasa havalimanları, otoyolları hesaba katmıyoruz. En sessiz ve savunmasız bulduğumuz doğaya çöküyoruz öncelikle. Ama o sessiz, savunmasız dediğimiz doğa, gün geliyor bize fazlasıyla ödetiyor sonunda.
Nilgün KAYA- Ayvalık’ta turizm sektörü heyecan yaratmak için neler yapmalı sizce?
Ümit Özgültekin-TANITIM, TANITIM, TANITIM. Özellikle tanıtım çok önemli. Global tanıtımın önemini inkar etmiyoruz. Ancak satın alınacak spesifik, tanımlanmış ürünlere ve onları yerinde iyi tanıtacak insanlara ihtiyacımız var. Ülkemiz çok güzel, güneşi de güzel, denizi de çok güzel… Ama çok daha önemli enstrümanlarımız var turizm için kullanabileceğimiz. Bir de nasıl tanıtım yapılmalı günümüz koşullarında onu bilmeli. Artık oltayı atıp beklemek yok. Oltayı gidip balığın ağzına sokacaksın. Yani hedef kitleye özel tanıtım. Turizm fuarları da belli ölçüde “yalan” oldu. Günümüzde geçerli olan, tanıtım yapılacakları getirip, yerinde tanıtım yapmak.
İlkel turizmden yüksek turizme geçmek pek çok şeyi gerektiriyor. Başta eğitim. Hem genel bir eğitim, hem de konularında uzmanlaşmış eğitim. Neden bir Turizm Üniversitesi yok. Turizm ülkesi olmakla övünüyoruz. Ama birkaç fakülte ve bölüm dışında ciddi turizm eğitimi veren kurumumuz yok. Bir “Turizm Üniversitesi” bünyesinde, otelciliğin bütün branşları, seyahat acenteciliği, ulaşım, turist rehberliği gibi uzmanlık alanları eğitimi neden verilmesin?
Turizm sektörü, şunlardan vazgeçemiyor; Doğal ve tarihi güzelliklerin varlığı ve korunması, Hijyenik ve sağlık açısından güvenli ortam, Sahte veya taklit olmayan, dürüst ve şeffaf tüm turizm ürünler, Ekolojik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanmış olması, Destinasyondaki genel güvenli, Bölgeye ait sağlıklı ,doğal yemek kültürü, Ege’nin kadim mutfak kültürü üzerine çalışan pek çok değerli insan var. Hatırı sayılır girişimlerde bulunuyor. Ancak yumruk hep birlikte aynı noktaya vurulmuyorsa, ses getirmekten uzak kalır. Gaziantep bu işi başardı. Çünkü Büyükşehir Belediyesi buna yoğunlaştı, insanları, kurumları, işletmeleri etrafında topladı. Önemli olan ağacın gövdesi olmak. Bu görev de Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne düşüyor. Ancak Belediyelerimizin yerel kültürü tanıyan, turizmi bilen danışmanları eksik. Belediye ağacın gövdesi olacak, köklerden güç alacak, dallar da o şekilde gelişip yeşerecek. Gaziantep mutfağın başkenti ise, Balıkesir’de sağlıklı mutfağın başkenti. Deniz ürünleri, yenilebilir doğal otları, sağlıklı sebze yemekleri, deniz ürünleri ile herkesin özlem duyduğu mutfağa sahip. Önceden rezervasyon yapmadan yer bulamayacağınız, yerel mutfağımızı en iyi şekilde temsil eden restoranlarla donanmış bir gastronomi şehri hayal ediyorum. Balıkesir ve Ayvalık bunu kolaylıkla yapabilir. Bunun için her şeyi var. Ama bir lokomotife ihtiyacı var, sevgili başkanlarımız.