Röportaj: Nilgün KAYA
Yuva olduğu kedileriyle özdeşleşen Ayvalık, sadece kedilere değil çok sayıda sahipsiz köpeğe de ev sahipliği yapıyor. Tarihi evlerin gölgesinde dinlenen kediler ve köpeklere Ayvalık halkı da yiyecek ve yuva yaparak destek veriyor. Turistlerin objektiflerinde yer alan kedi ve köpeklerin kontrolsüzce sokağa bırakılmaları onların beslenmesinden sağlığına sorun oluşturuyor.
Ayvalık’ta sokakta yaşayan hayvanlara destek olmaya çalışan gönüllüler var. ‘İyi ki varlar’ dedirtecek bir mücadele veriyorlar. Sokakta yaşayan hayvanlara yaşam mücadeleleri sırasında destek olmak için 2.5 yıl önce oluşturulan Çöplüğün Altın Çocukları sorumlusu Umut Şen, sorunu çekirdeğinde hisseden ve gören birinin deneyimlerini ve önerilerini Gazete Ayvalık okuyucuları ile paylaştı.
Nilgün KAYA- Önce Çöplüğün Altın Çocuklarına değinelim. Bu mücadeleye nasıl başladınız? CAC neden kuruldu ve aradan geçen sürede neler yaptınız?
Nilgün KAYA- Önce 2.5 yıl önce oluşturulan Çöplüğün Altın Çocuklarına değinelim. Bu mücadeleye nasıl başladınız? CAC neden kuruldu ve aradan geçen sürede neler yaptınız?
Umut ŞEN- Pandemi döneminde kurulduk. 13 yavru köpek vardı onları sahiplendirdikten sonra çöplük aklımıza geldi. Sayfanın gelişimsel sürecini Mevlana’nın şu sözüyle anlatabiliriz: “Sen yola çık, yol sana görünür.”
Bu yola başladıktan sonra ilk iş kulübeler, suluklar üzerinde yoğunlaştık. Kulübelerin, sulukların bir kısmını barınakta ki canlara, bir kısmını çöplükte ki canlara hediye ettik. Ardından beslemeler başladı. Fakat yaptığımız analizler sonucunda bu zamana kadar bölgemizde bir kamuoyunun oluşmadığını gördük. Bu yüzden kamuoyu yaratmaya dijitalden büyümeye de önem verir olduk. Sloganımız ise Birlikte Güçlüyüz.
Dijitalden büyüdükçe etki alanımız artmaya başladı. Bugün 25 bin kişiyiz. Hedefimiz birkaç yıla 100 bin kişi olmak. Ve yerel yönetim mekanizmalarının işlemeye başlamasını sağlamak. En büyük hedeflerimizden biriyse topluluğumuza ihtiyaç duyulmayacak bir Ayvalık’ın oluşmasını sağlamaktır.Daha yapmış olduğumuz birçok etkinlik de var tabii. Fidan dikimleri, temizlik çalışmaları, meydanda vatandaşa çorba ve yemek dağıtımı gibi. Instagram’daki sayfamız aslında büyük bir dijital günlük gibi, oradan detaylı bakılabilir.
Nilgün KAYA-Ayvalık Belediye barınağı belediye tarafından gurur kaynağı olarak tanıtılıyor. Gerçekten gurur duyulacak bir yer mi barınak?
Umut ŞEN- “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz, insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaklardır.” Bu sözler Joseph Goebbels’a ait. Goebbels, Hitler döneminde Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış. Fakat artık dünya değişti. Sosyal medya diye bir gerçek var. Gönüllülerimiz ve biz gittiğimizde hiç iç açıcı olmayan görüntülerle karşılaştık ve bunları da kamuoyuyla paylaştık. Ekstradan söylemek gerekirse çok makul çözüm yollarıyla çok daha iyi bir yer olabilirdi dilimize dolanan adıyla Ayvalık Barınağı. Rutin temizlik, gelen vatandaşlara iyi davranmak, dışkının üzerine mama atmamak ve birçok aslında parayla ilintili olmayan ama ihmalden kaynaklanan sıkıntı söz konusu. Mikrodan makroya gidersek şu söz Türkiye’deki barınak gerçeği için açıklayıcı olacaktır: Barınaklar Ölüm Kampıdır.
Nilgün KAYA- Yaptığınız bir paylaşıma göre, Ayvalık Belediyesi tarafından barınağı ziyaretiniz kısıtlanmaya ve engellenmeye çalışıldı. Bu konuda ne söylemek istersin?
Umut ŞEN-Durum tam anlamıyla trajikomik. Karşı taraf açısından baktığımızda da son derece mantıklı değil mi? Hataları düzeltmek istemiyorsanız hataları ortaya çıkaran kişiyi uzaklaştırmak istersiniz. Ama neyse ki gönüllülerimiz zaman zaman gidiyorlar. Fotoğraf ve video çekiyorlar – her ne kadar çekmeniz yasak deyip baskı kursalar da- biz de bazı mekanizmaların devreye girmesi için harekete geçiyoruz. Ve anında kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Nilgün KAYA- Sizce sokakta yaşayan hayvanların ekosistemimiz içinde fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı gelişebilecekleri ortam nasıl olmalı?
Umut ŞEN- Matrix filminden çok güzel bir replik var. Hemen paylaşayım:
Burada bulunduğum sürede fark ettiğim bir şeyi paylaşmak isterim. Türünüzü sınıflandırmaya çalışırken fark ettim. Aslında memeli değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler etraflarındaki çevreyle doğal bir uyuma sahiptir. Siz insanlar, değilsiniz. Bir bölgeye yerleşir ve çoğalırsınız. Tüm kaynaklar tüketilene dek. Hayatta kalmanızın tek yolu başka bölgelere yayılmaktır. Aynı yayılma prensibini uygulayan bir organizma daha var. Bunun ne olduğunu biliyor musun? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanseri. Siz bir salgınsınız. Biz de tedavisiyiz. Ajan Smith (Hugo Weaving)
Anlayacağınız üzere bütün yapıyı bozan biziz. Ormanlık yerlere ağaçları katledip evler yapıyoruz ardından domuz şehre indi diyoruz, tarihsel kökenine baktığında evcilleştirdiğimiz canlıları kendimize mecbur kılıyoruz ve işimize yaramadıklarında tıpkı bir çöpmüşçesine hayatımızdan defediyoruz. Şuna da açıklama getirmem gerekli doğal yaşam alanı da benim için soru işaretleriyle dolu. Niçin canlıların özgürlüğüne bu kadar müdahale etme çabası içindeyiz, niçin bu güzel varlıkları sözde denetleyici pozisyonunda olacak birkaç kişinin insafına bırakalım? Niçin? Net olarak da şunu söyleyeyim: ‘’Sokak Hayvanlarının Yeri Sokaklardır.’’
Nilgün KAYA-Hayvan hakları savunuculuğunun sokakta yapılması konusunda ne düşünüyorsunuz? İnsanlara kendi çevrelerinde neler yapmalarını önerirsin?
Umut ŞEN- Aynı frekansta olan insanlar birlik olursa çok güzel şeyler kendiliğinden ortaya çıkmaya başlar. Ama altını çizerek tekrar söyleyeyim;aynı frekansta! Çünkü en büyük sıkıntılardan biri hayvanseverlerin arasındaki mücadele.
Lütfen çevrelerindeki hayvansever dostlarla ellerinden geldiğince örgütlensinler. Tedavileri, beslemeleri ve en önemlisi kısırlaştırmaları imece usulü çok daha rahat yapabilirler. Sağduyu ve fikir alışverişi içerisinde çok güzel yol alınabileceğine inanıyorum.
Nilgün KAYA- Ayvalık’ta onlarca gönüllü zor koşullarda sokakta yaşam mücadelesi veren hayvanlara destek olmaya çabalıyor. Gönüllülerin karşılaştığı en büyük zorluk ne sence?
Umut ŞEN-Hayvanın adı yok! Gönüllüler çok çaba harcasa da belediyelerin birçoğu alenen 5199 Sayılı Hayvan Hakları Kanununu çiğniyor. Gerekli tıbbi desteği sağlamıyorlar. Sokakta gördüğünüz yaralı bir sokak hayvanını barınağa götürmek artık ölüme götürmekle eşdeğer tutulmaya başladı. Özel kliniğe götürülse zaten günümüzde ekonomik darboğazda olan insanlarımız temelli dara düşecek. Bu yüzden insanlarımız adeta cenderede kalıyor. Ortalama bir ortopedi ameliyatı 10 bin lira. Gelin gerisini siz hesap edin. Sayfamıza gelen bir mesajı unutamıyorum. Ayvalık Barınağına gönderdiği köpeğin iyileşemediğini, ardından köpeği özel klinikte tedavi ettirdiğini söyleyen takipçimiz ay sonunu zor getirdiğini ve ardından sokakta yaralı bir can gördüğünde artık başını çevireceğini söylemişti.